.
Hayatın çoğu zaman ne getireceği belli olmazdı, sadece bekleyip görmek gerekirdi ancak bazen beklemek çok zor olurdu, hayat artık katlanılmaz hissettirirdi ve insan başına daha fazla şey gelemez gibi hissederdi.
Bu kadarı çok fazla dedikçe başına daha fazlası gelirdi çünkü hayat ona baş kaldırmadığın sürece üstüne gelirdi.
Susmuştum, sustukça ezilmiştim, ezildikçe kendimi kaybetmiştim. Bu kaybediş gerçek benliğimi ortaya çıkarmış, hayata karşı dimdik durmama neden olmuştu.
Dimdik duruyordum, arkamda geçmişim vardı. Dimdik duruyordum, arkamda şimdim vardı. Dimdik duruyordum, arkamda geleceğim vardı. Dimdik duruyordum, arkamda Dağhan vardı.
Gücümü Dağhan’dan alıyordum, o elimi tutuyordu ben her şeyin üstesinden gelebiliyordum. Dağhan gözlerime bakıyordu benim sırtımdaki yüklerim hafifliyordu. Dağhan'ın varlığı gibi kalbimi yumuşatıyor, kendimi daha huzurlu hissetmeme neden oluyordu.
Her şeyi bu kadar hızlı yaşıyor olmamız bana ilk günlerde yanlış gelmişti çünkü fazla ani yaşıyorduk. Sonrasında durup düşününce, hayata geç kaldığımla yüzleşmiştim, hayata geç kalışım her şeyi hızlı yaşamama neden oluyordu.
Dağhan'a bunu söylediğimde, kalbinden geçen neyse doğru odur. Eğer yanlış olduğunu hissediyorsan hislerimizi bir süre rafa kaldırabiliriz. demişti ancak ben hislerimi yaşamak istiyordum.
Seni sevmemde yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum. demiştim cevap olarak. Sadece biraz ani oldu, yetişemiyorum kendime. diye devam etmiştim.
Dağhan gülümsemiş, ellerini yanaklarımın biraz altına yerleştirip yüzümü kendine çekerek alnımı öpmüştü. Güzelim benim, gözlerimi kapatıp kollarımı beline sarmıştım. Kokusu huzurun tarifi, varlığı en büyük şükür sebebimdi. sevmek de sevilmek de güzel duygular. Bunlardan korkmana da yetişmene de gerek yok. Anı yaşa, kalbinden geçeni yap.
Bu cümleden sonra düşünmüştüm, korktuğum hayatı hızlı yaşıyor olmamız değildi. Korktuğum onu kaybetmekti. Gitmesiydi.
Gitmezsin değil mi? demiştim sesim titrerken. Korkum sesime yansımıştı. Bana zarar vermezdi, emindim ancak gidebilirdi. Gitmesi bana zarar vermesinden daha çok yaralardı, çünkü ben ilk defa seviyordum. İlk defa sevdiğim biri tarafından seviliyordum. Kalbim hayatımda ilk defa bu kadar huzurluydu.
Gitmem, demişti saçlarımın tepesini öperken. gitmem tabii ki Elmas, gidemem. Bir insan yüreğini, ruhunu geride bırakıp yaşamına devam edebilir mi?
Gözlerim bu kez mutluluktan dolduğunda ona daha sıkı sarılmıştım.
Haftalardır birlikteydik, mahkeme günü yarındı.
Bu süreç boyunca Gülcan’la aramı düzeltmiştim. Aynı şekilde Hazal ve Nilay’la da ancak ikisiyle de Gülcan’la olduğum kadar yakın değildim. Hazal, biraz kendine gelmiş ve kendi olmaya karar vermişti. Onun sarışın ve mavi gözlü olmadığını öğrendiğimde büyük bir yıkım yaşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Novela Juvenil. "Bana itaat edeceksin! Babam parmağındaki yüzüğü taktırmak için babana milyonlar döktü." Gözlerimi kapatıp yaşları geri göndermeye çalıştım. "Bunların hiçbirini ben istemedim. Sana asla itaat etmeyeceğim." "Sen benim tutsağımsın Elmas Arıcı. B...