33. GEÇMİŞ, ŞİMDİ ve GELECEK

132 12 41
                                    


.

Umutlar, pişmanlıklar, mutluluklar hüzünler ve nice duygular. Hepsi hayatımızın birer parçasıydı ve biri olmadan diğeri de var olamazdı.

Acılar umutları doğururdu. İnsan acı çektikçe umut ederdi ve acı çekmeden umut olmazdı.

Umutlar çoğu zaman hüzünlere gebe kalırdı. İnsanın her umut ettiği gerçekleşmezdi ama insan umut etmekten de vazgeçmezdi.

Mutluluklar her duyguyu doğurabilirdi. İnsan mutlu oldukça umut edebilirdi. İnsan mutlu oldukça hayat ona sürprizler doğurup hüzünle karşı karşıya getirebilirdi.

Acı çekmiştim. Acı çektikçe dibe batmıştım ve en dipten yukarı çıkamamıştım.

Sonra o hayatıma girmişti. Dağhan Soysal. Onun sayesinde yalnızlığım son bulmuş, kimsesizliğime kocaman bir aile olmuştu.

Uzun zaman sonra gece huzurlu uyumuştum. Kafam Dağhan'ın göğsüne yaslı, kulağımda onun kalp atışları varken.

Onu öptüğüm için ya da beni öptüğü için utanmıyordum çünkü o artık
sevdiğim adamdı utanmamı gerektirecek hiçbir şey yoktu.

“Günaydın güzelim.” dedi Dağhan mutfakta kahvaltı hazırlarken. Sabah erken uyanmış ve aile bireylerine kahvaltı hazırlamaya başlamıştım.

“Günaydın şapşal.” gülümserken tavadaki krebi spatula yardımıyla çevirdim. Dağhan bana yaklaşıp arkadan belime sarıldı. Dağınık saçlarımın üstünden enseme bir öpücük kondurduğunda sırtımı ona daha çok yasladım.

“Hep böyle arkamda duracak mısın?” dedim krebi tabağa yerleştirirken. Tavaya harçtan biraz döküp alt tarafın pişmesini bekledim.

“Sen bana güvenip sırtını döndüğün sürece arkanda duracağım. Doğrunda veya yanlışında avuç içlerin benim parmaklarım arasında olacak.” dedi yumuşak bir sesle. “Sevdiğim kadınsın, kadınımsın ve ben sana zarar gelmesine artık daha fazla izin vermeyeceğim.”

“Günaydın gençler.” diye esneyerek içeri girdi Başak. Masadaki sandalyeye otururken elini dudaklarının üstüne kapatıp tekrar esnedi ve bize döndü. Kaşlarını çatıp ikimize bakarken, “Ben uyanmadım mı acaba?” diye mırıldandı.

Dağhan kafasını havaya kaldırıp kahkaha atarken kafamı eğip kıkırdadım. “Rüyanda bizi mi görüyorsun kızım sen?”

Başak olumlu anlamda kafasını salladı. “En büyük shipimsiniz.”

Dağhan belimi bırakıp kardeşinin yanına gittiğinde pişirdiğim son krebi de tabağa alıp tabağı masaya yerleştirdim. “Hepiniz çay içiyorsunuz değil mi?”

“Abim çay-” diye cümleye başladı Başak ancak Dağhan cümlesini tamamlamasına izin vermedi.

“Tabii ki güzelim sen yaparsın da içmez miyiz?” sırıtarak yüzüne baktığımda Başak’la kendime çay koyup masaya yerleştirdim. Dağhan'a koyu bir kahve yaparken, “Çay içerdim ben.” dedi.

“Canım yaparım kahveyi elime mi yapışacak?” kahveyi ona verirken Başak ağzına attığı poğaçayı yavaş yavaş çiğneyerek kaşlarını çatmış düşünceli bir şekilde ikimize bakıyordu.

“Siz ikiniz,” dedi poğaçayı hâlâ kemirirken. İşaret parmağıyla bir beni bir Dağhan'ı işaret etti. “benden bir şeyler mi gizliyorsunuz?”

Dün gece yaşananlar Dağhan'la aynı anda ikimizin zihnine düştüğünde kafamızı kaldırıp birbirimize baktık, dudaklarımız aynı anda yukarı kıvrıldı ve bakışlarımızı birbirimizden kaçırdık.

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin