31. SAVAŞ ÇANLARI

125 14 58
                                    


.

.

Yazardan

Öfke, genç adamın damarlarında âdeta bir ırmak gibi akıyor, denizle birleştiği yerde lavlarını akıtıyordu.

Bunu nasıl yapardı, aklı almıyordu. Derdi kendisiyleydi nasıl bu kadar insanı ilişkilerine dahil ederdi? Bu kadar düşmüş müydü?

“Bunu nasıl yaparsın?” diye bağırdı babası. Olduğu yerde volta atıyor oğluna ne demesi gerektiğini bilmiyordu. “Bu musun lan sen! Bu musun sen Mirza? Böyle mi eğittik biz seni?”

“Baba.” diyebildi Mirza yalnızca. “Göründüğü gibi değil gerçekten değil.” pişmandı çok pişmandı ama artık geri dönüşü yoktu farkındaydı.

“Ne göründüğü gibi değil?” dedi babası sessizce. “O kızı sikişin mi? O kızı yatağına alışın mı? Evlisin sen evli! Mutlu ya da mutsuz bir evliliğiniz var. Boşan, boşandıktan sonra git kimin koynunda sabahlıyorsan sabahla.”

Kapı açıldığında en küçük kızı, siyah elbisesini çıkarmadan odaya girdi. Kardeşinin çaresizliğine bakıp babasına döndü. “Baba tamam yeter gitme üstüne, boşanırlar biter.”

Babası öfkesini kızına yöneltti. “Bu vasıfsız unutur, Elmas unutacak mı?”

“Gayet de unutur baba. Mirza aldattı da Elmas aldatmadı mı kocasını? Sence yanındaki sadece o kız mı? Dağhan Soysal boşanma avukatı onunla beraberler. Karnındaki çocuk bile Allah bilir Mirza'dan değildir belki? Elin kızı için kendi oğlunu harcıyorsun farkına var istersen.”

“Elmas öyle biri değil.” dedi Mirza ve Agâh Bey aynı anda. Ardından Agâh Bey devam etti. “Kardeşin haksız onu korumayı bırak. Elmas aldatmış bile olsa Mirza ona el kaldırdı, istemediği hâlde ona dokundu. Bunları da göze al öyle konuş.”

Hazal umursamadan omuzlarını silkti. “Bugün yaptığından sonra Elmas gözümden çok düştü ve ne yaparsa yapsın haklı değil. Yaşadıkları zor şeyler olabilir ama karaladığı sadece Mirza değil bizim soyadımız.”

Agâh Bey işaret parmağını kıza doğru salladı. “Seninle de sonra görüşeceğiz küçük hanım.” odayı terk ederken kapıyı çarptı ve Hazal direkt olarak Mirza'ya döndü.

“Şerefsiz!” diye fısıldayarak bağırdı kardeşine ve olabilecek en sert şekilde avuç içini yanağına geçirdi. “Babam öldürmesin diye seni korudum ama sakın gözüme gözükme. Ne demek aldatmak Mirza? Yürek mi yedin sen ne demek kendi evinizde karını aldatmak? Manyak mısın oğlum sen? Piç misin pezevenk misin? Kendine gel artık tanıyamıyorum seni.”

Mirza'yı kendi düşünceleri ve pişmanlığıyla odada bırakıp o da odadan çıktı. Hazal ablalarının yanına giderken Mirza yumruklarını sıktı.

Gözü dönmeye başladığında nefesleri sıklaştı. Ayağa kalkıp haykırarak oturduğu sandalyeyi duvara fırlattı. Duvardaki tablo tuzla buz olup yere yapıştığında daha çok sinirlendi. Masadaki kalem kutusunu tutup olduğu gibi yere fırlattı, kutuyu ayağının altına alıp ezdi. Göğsü aldığı nefeslerle hızlı hızlı inip kalkarken öfkeden ellerinin titrediğini hissetti.

Elmas’a vereceği dersi düşünürken gülümsedi ancak yüzündeki kesinlikle sağlıklı bir insanın gülümsemesi değildi. Elmas ona cehennemi yaşatacağını söylemişti ama asıl cehennem yaşayacak olan Elmas’tı.

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin