31. B Ö L Ü M
"Savaş bittikten sonra ne olacak?"Brezilya'nın Salvador şehrinde yaptığımız toplantı beklediğimden de iyi geçmişti. Tobias'ın bulduğu ve Grindelwald davası konusunda ikna ettiği tonla kişi vardı ve hepsi hevesliydi. Beklemeden Amerika'ya gelmek istiyor, babamı kurtarmak ve yanımda olmak için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını iddia ediyorlardı. Bu durum beni oldukça memnun etmişti. Daha ilk defa adımızı duyan ve hapiste olsa dahî babamın destekçisi olmaya karar veren büyücüler resmen savaşmak için bahane arıyorlardı.
Amerika'ya geleceklerdi fakat hemen değil. Bu konuda onları uyarmıştım. Aynı anda onlarca adamın Amerika'ya Anahtar yoluyla gelmesi dikkatleri üzerlerine çekerdi. Bu yüzden birkaç günde bir, beş-on kişi olmak üzere kayıtsız Anahtar ile gelmelerini istemiştim.
Bu sırada babamın eski yandaşlarıyla yaptığım topantıdan daha yeni yeni sesler çıkmaya başlıyordu. Bir günde sayısız mektup alıyor, davetsiz misafirlerim oluyordu. Hepsiler de savaşta yanımızda olacaklarını kabul etmişlerdi ancak bu konuda çok sabırsızlardı. Sanki bir an önce savaş çıksın, aileleri rahata kavuşsun ve bu işkence bir son bulsun istiyorlardı.
Babamın eski yoldaşları bana aramıza katılacak yeni insanlar getirirlerken her gün bir toplantıdan başka bir toplantıya atlıyordum. Geceleri uyumuyor, gizli bir şekilde sihirli yaratıklarla görüşmeye gidiyordum. Hayatımın en yoğun dönemini yaşıyordum fakat bu daha başlangıçtı; savaş günlerinde kafamı koymaya bile fırsat bulamayacaktım.
Masanın üzerindeki dört kitaba bakarken ağırlaşan göz kapaklarımı kırpıştırdım. Bu sefer hangi yaratıkla görüşmeye gitsem diye kitaplarımı karıştırıyordum. Bu sefer yaratıktan çok halk tarafından ruhani varlık olarak adlandırılan canlıları görmeye gidecektim.
Succubus, dişi bir varlıktı ve erkeklerin enerjisini kullanarak hayatta kalırlardı. Bir kadın bedenine sahiplerdi. Dolgun göğüsleri, büyük kalçaları ve güzel yüzleri vardı ancak aynı zamanda lanetli olduklarını simgeleyen boynuzları, kanatları ve toynakları vardı. Savaşta, düşman erkekleri baştan çıkarıp onları alt etmemizi kolaylaştırabilecek güçtelerdi. Biraz hile gibi duruyordu ancak oldukça stratejik bir yöntemdi.
Succubusların erkeklerine ise Incubus deniliyordu. Fakat Succubuslar'a nazaran sayıca daha azlardı.
Kapı tıklatıldığında gözlerime bastırdığım avuçlarımı çekmeden, "Gir." dedim. Sesim oldukça boğuk ve yorgun çıkmıştı.
Kapı açıldığında kim olduğuna bakmadan geleni anladım. Kapıyı kapatıp odanın içinde ilerlerken adımları bana doğruydu. İyice yaklaştığında zehirli kokusu burnuma doldu. Ellerimi gözlerimden çekerken önüme bir fincan bıraktı.
"Şu anda tam ihtiyacım olan şey." diyerek başımı kaldırdım ve yanımda duran adama en samimi gülümsemelerimden birini yolladım.
Kıstığı yeşil gözleriyle bir süre yüzümü inceledikten sonra, "Bu iksiri kullanarak bir yere varamazsın." dedi. "Haftalardır doğru düzgün uyumuyorsun ve bu iksiri içerek kendini dinç tutmaya çalışıyorsun ama enerjini tüketmekten başka bir halta yaradığı yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CROWN OF DARKNESS
FanfictionGellert Grindelwald, eski dostu Albus Dumbledore tarafından yenilip kendi yarattığı hapishane olan Nurmengard Kalesi'ne hapsedildiğinde arksında bıraktığı tek kişi, henüz bir yaşındaki kızı Rothina Grindelwald'du. Rothina, yıllarını kimsesiz geçiri...