Sarmalıyordu güçlü kollar hiç bırakmaz istemezcesine.Huzur ile nefes alıyordu güzel çift bahar sabahı.Pencereden sızan güneş tenlerini okşuyordu.
Ev buydu sanırım aşık olduğun kişinin kollarıydı ev.Ruhunun güvenliğini temin eden bu ten.Bedeninin ihtiyacı,ilacı bu sesti.
Alışmıştı bu iki ruh birbirine asla kopamayacak noktadalardı.
Jungkook söz vermişti her şeyin üzerine.Bebeğini ölümün soğuk pençesinden koruyacağına.
Biliyordu şayet Jimin evrenden giderse onunda arkasından bu günahkar dünyadan silineceğini.
Onun yokluğuna içinde o kadar düşünmeye bile kalmamıştı ki eğer bana birşey olursa meleğime ne olacak diye düşünmemişti bile.Açtı iri beden gözlerini cehennemin içinde cennetinin teninde gözlerini.Bir kaç kıpırdamadan sonra gözlerini kollarının arasında ki meleğe çevirdi.
İnsan olmasına inanmak zordu açıkçası.Pencereden sızan güneş yüzüne vurmuş.Bembeyaz teninin inci gibi parlamasını sağlıyordu.
Bal tadında ki dudakları şişmiş,hafif hafif nefes alıyordu.Arada mırıldanıp ağzını şapırdatıyordu.
Jungkook'un kalbinde yine aynı acı oluşuyordu işte mahvoluyordu sevmeye kıyamıyordu miniğini.
Kendisini ona teslim etmesi Jungkook'u hatırladıkça çılgına çeviriyordu.
Bazen düşünüyordu Jungkook iyiki annesi ölmüştü de jimin'in varlığını öğrenmişti.
Böyle düşümdüğü için kendisini adi bir pislik gibi hissediyordu fakat hakikat buydu ya.Jimin onun yeniden doğmasını sağlamıştı.Sol tarafında sıcacık bir kalp oluşturmuştu.
Jiminin gömleğinin açılan kısmından ince bel oyuğunu okşarken yine aynı düşüncelere dalmıştı işte.Kabus gibi sabahlar sona ermişti.
Jiminin uykudan yumruk yaptığı tombul küçük ellerini aldı kemikli ellerinin arasına.Kedi patisi gibi duruyordu o kadar tatlıydı ki Jungkook ısırmamak için dişlerini sıkıyordu.
Minik elleri dudaklarına yaklaştırıp gözlerini kaydırarak küçük küçük öpücükler kondurdu Jungkook jimin'in ellerine.
Ardından göğsümde uyuyan bedeni rahatsız etmeden yatakta onun yüzü ile aynı hizaya geldi.Burun burunalardı.
Jiminin ince vicutunun tersine tombul yanaklarına öpücükler kondurdu Jungkook.Tıpkı bir bebek gibi hokka buruna küçük bir öpücük bahşetti.
Jimin yüzünde ki hoş gıdıklama ile yavaşça açtı yeşilliklerini.Derince bir iç çektikten sonra bilinci yerine geldi ve burun buruna olduğu adama baktı.
Jungkook ise jimin'in yeşil ormanında kaybolmakla meşguldü.Jimin'in açtığı gözleri karşısında ki Tanrı gibi yakışıklı adamı görmesi ile gözleri zümrüt gibi parıldamıştı.
Jungkook düşündü kendi kendine onun yeşillikleri onun çölüne hayatı getirmişti her şeyi ile nefes almayı öğrenmişti.
Sonunda ağzını açıp tek kelime edebildi Jungkook.
"Günaydın değerlim"
Jimin aldığı güzel hitapla dudaklarını gerip gülümsedi.Ardından kendisini biraz yaklaştırıp eşinin yanağına bir buse hediye etti.
Ardından cilve ile kıkırdayıp geri çekildi.Jungkook ise bu hoş görüntüye kıkırdayıp ani ve çevik bir hareketle jimin'in üzerine çıktı.
Ardından jiminin şortunun kapatamadığı uyruklarını gıdıklamaya başladı ardından ellerini Jimin'in kasıklarına götürdü.Hafifçe gıdıklıyordu asla bastırıp biriciğinin canını yakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMOFİLİ |JİKOOK|
Fiksi PenggemarJeon Jungkook suç ortağının hastalığı nedeni ile herkesten sakladığı oğluna saplantılı derecede aşık olur. Hemofili, pıhtılaşma faktörlerinin eksikliğinden dolayı kanın olması gerektiği gibi pıhtılaşmadığı nadir bir hastalıktır.