8. Bölüm- Sana Muhtacım

208 30 17
                                    

Tam içeri gireceğimiz zaman arkadan bağıran adama hızlıca döndük. Zil zurna sarhoş olduğuher halinden belli olan yerinde sallanan adamın elindeki silah bütün panik alarmlarımı kırmızıya çevirmişti.

"Vayyy vayyy vayyy kimleri görüyorum Mert Bey ve yeni sürtüğü. Sen benden canımı aldın ben de senin canını alacağım hazır ol."

Ve siyah geceyi bölen bir el silah sesine karışan benim çığlıklarım bu karanlık ve sakin gece de dalga dalga yayıldı.

*******************

Silah sesi beynimde dalga dalga yayılıyordu. Boş köhne sokakta yankılanan sesten benden başka etkilenen kimse gözükmüyordu. Sanki şok geçiriyordum. Beynim, kalbim ve bütün uzuvlarım donmuştu. Ne olduğunu idrak edememiştim daha öyle ki etrafa kocaman gözlerle şaşkın gibi bakıyordum. Uzun birkaç dakikanın ardından nihayet olayı idrak edebilmiştim. MERT'E ATEŞ EDİLMİŞTİ.

Hızlıca Mert'e baktım. Yerde öylece yatıyordu. Etrafta en nefret ettiğim renk kırmızı renk yayılmıştı. Nefret ederdim bu renkten ayrılık rengi olarak görürdüm kırmızıyı daha doğrusu kanı. Yüzümü dehşetli silahı ateşleyen sarhoşa çevirdim. Zar zor duydum fısıltısını.

"İntikamını aldım. İntikamımızı aldım. Öldürdüm O'nu."

Güç bela Mert'in yanına gittim. Çok kan vardı o kadar çoktu ki nutkum tutulmuştu tam anlamıyla. Mert'in gözleri yarı açıktı. Yavaş yavaş kapanma başlarken ben ne yapacağımı şaşırmış bir halde idim. Mert'in dudakları kıpırdanmaya başlayınca zorla başımı dudaklarına yaklaştırdım.

"Doktoru ara. Telefon cebimde"

Titreyen ellerimle telefonu aramaya başladım. Ekran kilidini görünce umutsuzluk bütün ruhumu kaplamıştı. Mert hakkında hiçbir fikrim yoktu. Takımının kuruluşu desem hangi takımlıydı bilmiyorum doğum tarihi desem onu da bilmiyorum. Hırsla Mert'e dönüp kollarından sallamaya başladım. Bu yaptığım yanlıştı biliyorum ama artık sınırlarım aşılıyordu. Fazla değil sadece 1 ay öncesine kadar normal -kendimce- olan bir hayatım vardı ama şimdi.

"Şifre ne söyle, söylesene be adam söylesene.

"Sallamayı bırak! Şifre 142298"

Bunun anlamını bilmiyordum ama öneli de değildi. Hızlıca şifreyi girip rehberden doktoru aramaya başladım. Bulduğumda hızlıca yeşil tuşa bastım. 3 çalışta açmayı başardı.

"Yine başını nasıl bir derde soktun dostum?"

"Bakın Mert yaralı vuruldu. Ve çok kan kaybediyor. Biz şu an Black Night Bar'dayız Mert sizi aramamı söyledi. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Ve siz-"

" 10 dakikaya oradayım. Recep var kapıda O'na söyle yardım etsin arabaya bindirsin."

Ve sonra da telefon yüzüme kapandı. Asel kim ki zaten. Cidden saçmalıyordum. Kapıdaki izbandutlara baktım. Daha doğrusu boşluğa baktım neredeydi bunlar? Biraz sonra kapıda göründüler. Yerde kanlar içinde yatan Mert'i görünce birkaç saniye dondular daha sonra hızlıca yanımıza geldiler. Uzun boylu kafası kel, top sakallı olan adam konuşmaya başladı.

"Neler oldu? Yoksa sen-"

"Recep kim?"

Sözünü kesip konuşmaya başladığımda diğer adam bana baktı. Anlamıştım Recep O'ydu.

"Doktor senin bize yardım edeceğini söyledi. Arabaya taşımaya başladık. Daha doğrusu ikisi zor bela taşıdı ben yanlarından yürüdüm. İki adam -dev gibi iki adam- bile zor taşıyorsa ben altında ezilir idim her halde.

VEYLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin