10.Bölüm-Ankara

149 25 21
                                    

Üstümü giyip hızlıca Mert'in yanına gittim. Ben gittiğimde kapıya yaslanmış suratında bıkkın bir ifadeyle beni bekliyordu. Yanına geldiğimde beni baştan aşağı süzdü. Daha sonra 'çok şükür hadi' der gibi homurdanıp arabaya doğru yola çıktı. Ben de peşinden tabii.

Arabaya bindiğimizde Mert hiç beklemeden arabayı çalıştırdı. Orman yolundan çıkana kadar ikimizde konuşmadık. Orman yolundan çıktığımızda ise dayanamayıp konuşmaya başladım.

"Baba- yani Ahmet Gençoğlu'na 2 gün demiştin ama şimdi yola çıktık."

Bir saniyeliğine gözlerini yoldan ayırıp ruhsuz gülümsemesiyle bana bakıp bıkkınlıkla nefesini verdi. Bu süre içerisinde yüzünden gülümsemesini sildiğini söylememe gerek yok herhalde.

"Bak bücür ilk ve son defa söyleyeceğim. Ankara'ya gidince ne sen Asel ne ben Mert olacağım. Kimse benim tam ismimi bilmez o yüzden ağzından bir şey kaçırıyım deme bir daha konuşacak ağzın kalmaz. İsmim yok benim anladın mı? Senin ismin de Ladin olacak şimdilik anladın mı?"

"Anladım da ben sana bunu sormadım ki."

Birden ağzımdan çıkanlara ben bile anlam veremiyordum. Ama söylediklerim anlıkta olsa O'nu anlıkta olsa gülümsetebilmişti.

"Ankara'ya gittiğimizde Ulus'daki bir otele yerleşeceğiz. Orada ufak bir işin var. Bunu orada anlatacağım o yüzden soru sorma. Yani o iş yüzünden erken gidiyoruz. Babanla buluşmadan önce mal alacağız. Babandan alacağım parayla da o malın parasını ödeyeceğim zaten."

Midem bulanıyordu. O adamdan aldığı parayla o pis zehri alacaktı. Buna asla izin vermemeliydim. Ama aklıma takılan soruların cevaplarını bulduktan sonra tabii.

"O uyuşturucuları ne yapacaksın? Çocuklara mı satacaksın?"

"Tabii ki de hayır! Sana o kadar adi olmadığımı söylemiştim."

"Bana beni satmayacak kadar adi olduğunu söylemiştin. Okul önünde çocuklara uyuşturucu satmayacak kadar adi olduğunu söylememiştin."

"Okul önünde uyuşturu satacak kadar adi değilim. Ben daha büyük çaplı düşünüyorum. Aldığım paketi yurt dışına çıkartacak ve orada pazarlayacağım. Ayrıca büyük partilere veya barlara vereceğim. Anladın mı?"

Söyledikleri kanımı dondururken başımı hızlıca yola çevirdim. Ne kadar soğuk kanlıydı böyle. Aklıma gelen düşünceyle yeniden başımı O'ndan tarafa çevirdim. Sanırım fazla hızlı çevirmiş olmalıyım ki boynum kütlemişti.

"Sen uyuşturucu bağımlısı mısın?"

"Asla malımı test etmeden satmam. Prensip meselesi. Ama hayır bağımlı değilim. Sigarayı, esrarı severim içkiyi çok severim ama hicbir şey vazgeçilmez değildir benim için."

Ve yol 6-7 saatlik yol Mert'in hız tutkusu yüzünden 4 saate düşmüstü. Ama yol boyunca tek konuşmamız bundan ibaret olduğu için canım sıkılmıstı. En sevdiğim huylarım arası olan her şekilde ve her koşulda uyuma huyumu sonuna kadar kullanarak  yol boyunca uyumuştum.

Ankara tabelasının önünde uyandım. Aklıma gelen fikirle elim radyoya gitti. Mert yine bana bakmadan elimden yakalamıştı.

"Nolur, yol boyunca sesim çıkmadı. Rahatsız da etmedim."

Yüzünde gördüğüm pes etmiş ifadesinin yanı sıra elimi de bırakmıştı. Aklıma gelen cümleyele yüzüme sahte bir gülüse yerleştirip Mert'döndüm.

"Işkım simdiki şırkı bızim şırkımız ılsın mı?"

Yemin ederim hayatımda duyduğum en güzel melodi bu adamın kahkahası olmuştu. O kadar şarkı şiir boşuna herkese bu adamın kahkahasını duysa huzura kavuşurdu.

VEYLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin