Umut etmek tek zayıf noktaydı belki. Umut ettikçe boğazında oluşan yumru ve hayal kırıklığı ise en can yakıcı olanıydı. Oysa umut ettikçe var olurdu insan ve var olduķca umut ederdi yeni şeyleri. Peki ya hayal kırıklığının ne işi vardı bu döngüde? Hayal kırıklığının eş anlamlısıydı belki de umut. Sadece yazımları farklıydı oysa aynı şeylerdi. Belki de hayal kırıklığı değil hayat kırıklığıydı hissettiklerim. Ben umut ettikçe kırmılış işin kötü yanı kırıldıkça akıllanmamıştım. Ve o kırıkların bir gün ruhuma saplanacağını hesaba katamamıştım. Ruhum kanadıkça göz yummuş, ağladıkça kulaklarımı tıkamıştım. Ben aslında kendime sağır insanlara ise dilsizdim.
İki kişilikti benim ömrüm. Kaybettiklerimin acısını ikinci kişi çeker, görünen Asel ise umursamazdı. Aslında ikinci kişi benim olmaktan korktuğum ve biraz da olmak istediğimdi. Yani yine umut etmiştim ben. Sonunu bile bile bir yola çıktığım gibi...
17/07/2003
Uzun siyah saçlarının yaktığı beyaz boynunu serinletme ihtiyacı hissetti küçük kız. Minik elleri boynuna doğru yola çıktığı sırada başka eller tarafından toplandı saçları. Anlamıştı dokunuşlarından, incitmekten korkan, okşayıcı minik ellerden tanımıştı. Beklediği kişi gelmişti. Hızla arkasına dönüp büyük bir gülümsemeyle sıkıca sarıldı bu koca dünyadaki ilk ve tek arkadaşına.
"Biliyor muşun benim dişim şıktı."
Küçük çocuk büyük bir gülümsemeyle baktı arkadaşına. Sonrada küçük dudaklarını büzüp sımsıcak gülümsedi arkadaşına. Kahverengi gözlerinde büyük bir sevgi parıltısına aşina olmuştu artık Asel ama bu denli elle tutulur sevgi ürkütmüştü onu. Neticede annesi bile öyle bakmıyordu ona.
Küçük çocuk hiçbir şey demeden minik bembeyaz elini uzattı. Tuttu elini Asel ama soğuktu arkadaşının elleri. Isıtmak istedi yapamayacağını bile bile. Parka gelene kadar el ele yürüdüler. Parka geldiklerinde ise yan yana duran salıncaklara oturup güçleri yettiğince sallanmaya çabaladılar. Asel birden tek arkadaşına döndü.
"Annen kızmıyoy mu şenin?"
Küçük çocuk hiçbir şey demedi. Sallanmaya çalışmaya devam etti. Ama Asel merak ediyordu. Her zaman onunla olan arkadaşını.
"Ben şeni düşünmeşem gelmiyoyşun ama düşünşem hemen geliyoyşun. Annen kızmıyoy mu geyçekten?"
Ve o gün Asel hayatına ilk darbeyi kendisi indirmiş paramparça etmişti. Küçük çocuk koca mavi gözlerinden geçen anlık bir şevkatle Asel'in minik ruhuna ilk cam parçasına saplamış ve hayat kırıklığı döngüsünü başlatmıştı zehir zembelek sözleriyle.
"Benim annem sensin Asel."
°●°●°●°●°●°●°●°●°●°●°
Gözümün önüne gelen sahneyle hemen gözlerimi kaçırdım sanki işe yarayacakmış gibi. İçimdeki ateş git gide beni küle dönüştürüyordu artık. Ve benim küllerim asla bir kavanoza sığmayacaktı. Sert rüzgarlarda yeni bir yolculuğa çıkacaktı emindim. Artık fark ediyordum. Ölüm kurtuluş değildi.
Mert hızla arabadan inip kapıyı kırmak istermişcesine kapattı. Oysa en sevdiği arabasıydı bu eski araba. Sesimi çıkarmadan indim. Hızlı sayılacak adımlar atmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Bitmiştim. Her anlamda bitmiştim. Bileğimi sıkan kerpetenler sanki sol göğüsümün altındaki et parçasını parçalayarcasına sıkıp nefes almamı zorlaştırıyordu. Oysa tek yaşam belirtim nefes almamdı.
Hızla ahşap rengi çelik kapıyı açıp bodrum katına kadar sürükleyerek götürdü. Basamaklarda tepe taklak olsam bile umursamadı. Son üç basamağı ise yuvarlanarak inmek zorunda kaldım. Düşüşümü yavaşlatmak için avuç içlerimi yere bastıram bile ellerime batan küçük dikenler duyacağım acının somut delili niteliğindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEYL
ChickLitUmut, maviyle birleşti. Kırmızı, tutkuyla harmanlandı. Beyaz, masumluğa bağlandı. Siyah ise kötülükle cezalandırıldı. Oysa belki de siyah bu hikayede en masum olandı. •