14.Bölüm- Hayat

118 17 6
                                    

Araf... Ortada kalmışlık. Belki de beni en iyi tanımlayan kelimeler arasında özenle seçilmiş ve sanki Dünya'nın görüp görebileceği en yapışkan tutkalıyla üzerime yapışmış olan bu kelime hayatımın özetiydi. Arafta kalmak bir nevi yok olamamaktı. Ve en kötüsü bu değil miydi zaten? Hiç var olmamışsın gibi ya da bunca şeyi boşuna yaşamışsın gibi sana yok olma hakkını dahi vermiyorlar. Ne acı oysa bu. Hiçbir yere ait değilsin ve bunu biliyorsun. Her bulduğum dala tutunmaya çalıştım. Issız kurak çöllerde olduğumu unutarak. Çöldeki kuru dalların beni taşımayacağını bile bile sarıldım o dallara. Belki dedim belki o dallar beni yemyeşil ormanlara götürür. Ama ben onlara tutundukça tek tek kırıldı dallarım umutlarımla beraber. Ve sonuç olarak dipsiz bir uçurumun dibini görmeye adayım belki de.

Çok şey umut ettim ben bu hayatta. Ama tek tek kendi ellerimle yok etmesini de bildim. Ama hayallerini yok edemiyor işte insan. Belki de bu yüzden arafta kalanlardandım ben. Bir insanın umutları varsa yaşayabilir ama ben umutlarımı hayallerimle beraber, doğdum zaman kanlarımla gömdüm. Eğer şanş diye bir şey varsa -ki buna inanmıyorum- bana uğradı zaman hiç olmadı. Belki de ben farkında değildim bilemiyorum. Tek bildiğim şey artık hiçbir şeyin umrumda olmadığıydı. Çünkü bir insanın hayalleri yoksa zaten kaybetmişti ve kaybetmiş insanın umrunda olacak pek fazla bir şey yoktu.

Ellerimi kaldırsam tutanacak gibiydim dokuz yaşındaki saçları omuzlarına dökülen, ellerinde sımsıkı tuttuğu annesinin ilk,tek ve son hediyesi olan kahverengi ayıcığına sarılmış boş gözlerle bana bakıyordu. Üzerinde simsiyah elbisesi ile ölüm meleğini andırıyordu. Minik ölüm meleği... Oysa kendisi ölmüştü o yaşta.

Siyah gözlerinden geçen nefret dalgası her hücreme etki ederken dolgun dudakları aralandı. Nefret kokan, iğrendi her halinden belli bir sesle fısıldadı.

"Her şeyi hak ediyorsun ama ölümü hak etmiyorsun. Ölmek senin için kurtuluş olacak ama yaşamak en büyük işkencen."

Bütün yaşananlardan beni suçluyordu. Başka bir değişle bütün yaşadıklarımdan kendimi suçluyordum. Gözüme biriken yaşlar en büyük düşmanımdı. Aynı kırıklıkla haykırmaya başladım.

"Benim suçum değildi! Görmüyor musun halimi? Ne yaşayabiliyorum ne ölebiliyorum ben bu hayatta hiçbir şey beceremedim. Ama bunun suclusu ben değilim."

Yüzünde sinsi bir sırıtış oluşmaya başladı. Ama ben ömrüm boyunca hiç böyle gülmemiştim. Yavaşca önümden kaybolmaya başladı dokuz yaşındaki hayalim. Birden darmaduman oldu etraf big bang patlaması yaşandı ve ben yeniden dünyaya geldim. Ama bu sefer değişen tek şey kimsenin beni görmüyor oluşuydu. Çünkü tam olarak mezarımın başında duruyordum. Sadece bende değil yanımda depresif halini sadece kendisine yaşatan ve sayısız defa intihara teşebbüs eden on altı yaşında gözlerinde bulutlar eksik olmayan Asel'de vardı. Kafasını aniden kaldırdı. Siyah kapşonu bu hamleye yenik düşerek saçlarından aşağı kaydı. Yine bulutlar vardı gözlerinde. Eminim boğazında geçmeyecek bir yumru da o buluta eşlik ediyordu. Titreyen bir sesle fısıldadı bu sefer. Ama dokuz yaşındaki Asel kadar nefret yoktu sesinde hatta yenilgi vardı. Vazgeçmislik esir almıştı çehresini sadece yüzüne yansımıyordu bu vazgeçmişlik ruhu da vazgeçmiş pes etmişti artık. Ve biz çoktan mağlup olmustuk hayat karşısında.

"Geç bile kalmıştık değil mi?"

Onaylar şekilde başımı salladım. Her şeye geç kalmıştık. Aniden yüz hatları gerildi. Nefret sardı yüzünü. Gözlerinden akan tek damla yaş mezara düşerken nereden çıkardığını anlamadığım bıçağı bana doğrultu.

"O zaman bu işi burada bitireceğiz."

Yine onaylar anlamda başımı salladım. Bıçak tam kalbimin üstünde durduğunda o hep hissettiğim boşluğun dolduğunu anımsadım. Ne sevgi ne de başka bir şeyin dolduramadığı o boşluğu ölüm doldurmuştu. Dokuz yaşındaki Asel'in dediği gibi ölüm benim için gerçek bir kurtuluştu. Bıçak git gide kalbime saplanırken gerçek bir huzur içindeydim. Ams bedenim anın yorgunluğuyla tam mezarımın başına yığıldı. Oysa benim hissettiğim tek şey huzurdu.

VEYLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin