Merhaba ✨
Oylarla ve satır arası yorumlarla desteklerseniz çok iyi olur, keyifli okumalar dilerim.💝
2. KARA LİSTE
Artık odama dönüp haberlerin benimle bağlantısını araştırmak ve bunun üzerine düşünmekten başka yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Tehlike peşime ilk kez takılmamıştı ama apaçık ölüm tehdidini, ilk kez bugün hissetmiştim. Sırtımı duvardan ayırıp geriye dönmeye koyuldum fakat o sırada bakışlarım, koridorda bana doğru ilerleyen Yaşar’a değdi. Yaşar, Belçin’in asistanıydı.
Tıpkı bir robot ruhsuzluğunda yürüdükten sonra hemen karşımda durdu, ellerini önünde birleştirmişti. “Yakut Hanım yukarıya bekleniyorsunuz,” dedi hiçbir duygunun belli olmadığı sesiyle.
Bıkkın gözlerim onun yüzünden aşağı kaydı, takım elbisesinin yakasında durdu. Birden durgunlaşmıştım, yine de aynı sıkılgan tonda şansımı zorlamaya devam ettim. “Sebebini söyledi mi?”
Yaşar sorumdan sonra hafifçe öksürdü. “Belçin Hanım sadece talimatı iletti, sizinle hemen görüşmek istiyor.”
Gökçe’nin dediği gibi olacaktı büyük ihtimalle, paketlenecektim.
Yine içime ansız bir ağlama isteği çöktü, elimi kaldırıp göğsümü ovaladım, zaten bu ağlama isteği oradan hiç çıkmıyordu. Evdeyken özgür davranıp istediğim kadar gözyaşı dökebiliyordum ama herkesin içinde apansız vurunca şimdi, kendimi savunmasız hissettim. Şimdi Yaşar’ın peşinden ilerlemek yerine lavaboya kapanabilir, omuzlarım sarsılarak ağlayabilirdim de… Ama bu rahatlamamı sağlamazdı, en azından denedim diyebilirdim. Şu an söz dinlemek zorundaydım. “Peki, geliyorum.”
Durumu kabullenerek Yaşar’ın peşinden giderken ellerim titremeye başladı, avuçlarımı siyah elbisemin kenarlarına silip soluklandım, Gökçe’nin sözlerinin çok geçmeden başıma gelmesi can sıkıcıydı. Biraz kenara çekilip ölme ihtimalime rağmen istirahat etmeyi ben de isterdim ama bunu yaparsam, çok düşüneceğimi biliyordum. Hem de bir dehşet içinde ölümü düşünmek değildi bu, aklımı dolduran yalnızca kaybettiklerimdi. Ve her şey sadece iş başında olup bir şeyler yapınca uzaklaşıyordu aklımdan, o da güç bela.
Asansörün içine girdiğimizde Yaşar yanıma geçti ve ellerini önünde birleştirdi. Kulaklığına sürekli bir mesaj geliyor olmalı ki sessizlik içinde cızırtılı sesler duyuyordum. “Bu görüşmenin şeyle ilgisi-” diyerek bir şeyler öğrenmek istedim ama Yaşar direkt sözümü kesti. “Birazdan bilgilendirilirsiniz.”
Kesinlikle hiçbir şey söylemeyecekti, şu bir dakikalık yolda aklımı rahatlatmak için olsa bile. “Sağ ol,” dedim soğuk bir tavırla, gerçi Yaşar soğukluğumu bile umursamıyordu. Bir kat sonra asansörden indiğimizde topuklu ayakkabılarımın sesi diğer seslere karışırken ellerimi tekrar yumruk yapıp sözlerimi toparlamaya çalıştım. Belçin’e karşı büyük bir direnç gerekiyordu çünkü.
Odasının önüne geldiğimizde Yaşar kapıyı tıklattı ve “Gir,” sesinden sonra benim için kulpu indirdi, eliyle içeriyi işaret etmişti.
“Teşekkürler.” Önden birkaç adım atıp kapıyı ardımdan örttüm ve böylelikle Belçin ile yalnızlığımız başladı. “Beni çağırmışsın,” dedim, onunla uzun bir süredir tanışıklığımız olduğunda hitabımız daha yakındı, aslında ona burada çok yeni ve uzak olmadıktan sonra herkes bu şekilde seslenirdi. Hanım ve efendim gibi hitaplardan uzak, yalnızca Belçin’di o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARRAF
General Fiction"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar." - Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik. Geri döndük, kazanacağımızı...