Merhabaa!💝
3. KURŞUN KALEM
Camdan yansıyan silüete rağmen eve girdiğimde burnuma tanıdık bir koku ulaştı. Her eve sinen bir imza gibi, bizim imzamız da taze dağ kekiğiydi. Etrafı orman ve sarp bir uçurumla çevrili olan bu yığıntıya ferah bir kekik kokusunun yakıştığını pek sanmıyordum.
“Benim yerime dönmem gerek,” diye bir mırıltı duydum Muharrem’den, sayesinde düşünceler üstümden hızla sıyrılıp gitti, burnumdaki dağ kekiği kokusu da silindi. “Bavulu size teslim etmem uygun mudur Yakut Hanım?”
“Tabi bırakabilirsin, kendim taşırım.”
“Evdeki hizmetlilerin yapması gerekirdi normalde. Konuştuğumuz süreçte gözlerini benden kaçırdı. “Ama yapmamaları konusunda emir aldılar, ben de şu an bir yasağı çiğniyorum.”
Yüzümde keyifsiz bir gülüş belirdi. “Çok incesin, sağ ol.”
“Kusura bakmayın lütfen.”
Bavulumu yanıma bıraktıktan sonra ceketinin önünü düzeltip geri dönmeye koyuldu. Ben de derin bir nefes alıp asla toplayamadığım saçlarımı geri ittirdim, sonrasında kulpu tutup bavulumu çekmeye koyuldum.
Evin geniş holüne geçerken bakışlarım etrafta gezindi, işlemeli kağıtlarla kaplanmış antrasit renkteki duvarlarda, bazı yerlere asılmış ufak aile fotoğraflarında. İçeriden seyrek bir gürültü ulaştı kulağıma, demek ki evdelerdi ancak beni karşılamaya kimse gelmemişti.
“Biliyorum,” dedim fısıltıyla. “Zaten gelmeyeceklerdi.”
Yine de onca zaman yapayalnız geçmiş bir hayatın kıyısındayken belli başlı yabancıları aradı gözüm. Yabancı diye bahsettiğim kişiler, ailemdi.
Adım adım ilerledim ve az sonra mutfaktan ayrılırken elini eteğinin önünde birleştirip tereddütle bana bakan Berfin’le karşılaştım. Gevşek bir topuzla tutturduğu saçlarının ön kısmını gergince düzelttiği esnada yorgun olduğu anlaşılacak şekilde hızlı nefesler verdi. Aramızdaki mesafe biraz daha kısaldığında “Hoş geldiniz Yakut Hanım,” demişti.
Başımı bir kez öne eğip kaldırdım. “Hoş buldum Berfin.”
Berfin evimizde küçüklüğünden beri bulunan çalışanlarımızdandı. Kesinlikle arkadaşım değildi fakat tanışıklığımızın resmiyet barındırdığını da söyleyemezdim. İyi kızdı, muhtemelen karşısına çıkan herkesle sorunsuzca anlaşırdı.
Birleşik tuttuğu parmaklarını ayırıp iki yanına yasladı, her hareketinden kesif bir gerilim akıyordu, suratındaki ifadeyi bile düzeltememişti. “Sizi nasıl ağırlayalım?” diye sorduğunda alt dudağımı üste kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARRAF
Ficción General"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar." - Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik. Geri döndük, kazanacağımızı...