B
u wattpadin kapalı kalma meselesiyle artık kim ilgilenecek bilmiyorum, sanki wattpad'de ayrı bir rehavet var gibi ama yine de emin değilim... Umarım verilen onca desteği ve çabayı yok saymazlar.
15. KAHRAMANLIK MASALLARI
*
Bir gün sonra
Tüm her şey korkunç bir tesadüfün eseri miydi yoksa bize anlatılan aşk öyküsünün bir tezahürü mü?
Boynumu ovalayıp biraz uzakta durduğum yerden Belçin Hanım’ın odasının kapısına bakmaya devam ettim ama aklımda patlama anının görüntüleri dönüp duruyordu; hayatını kaybedenler, o an orada bulunması kader tarafından belirlenmiş kişiler gibiydi, bu yüzden bilinmezliğin içinde ilerlerlerken ellerim arasında boşa çekilmiş kürekler varmış gibi hissettim. Buna rağmen yolum konuşmak üzere Belçin Hanım’ın odasının önüne düştü, Uygar her ne kadar Belçin Hanım tarafından üst kurula ulaşılacağı bilgisini verse de ben süreci hızlandırmak için raporu teslim etmeyi düşünüyordum.
Uygar’ın ise; ilettiğim temizlik firması bilgisi ve o gün bana kolileri teslim eden adamın eşkalinden sonra içine gömüldüğü sessizlik gitgide huzursuz bir hal almaya başladı, onları teşkilatta çok nadir görüyordum. Sevtap iki gün önce karakoldan ayrılıp mekânın güvenliği olan Sinan’ın peşine takılacağını söylediğinde onu uyarmıştım ama sözümü dinlemek gibi bir arzusu olmadığı açıktı ya da Direncan bu kadar ortalıklarda görünmezken Uygar’ın yanında değilmiş gibi mantıksız düşüncelere kapılamazdım. Genelde buralarda Reha bulunuyordu, o da bilişimci olduğu için fazla denk düşemiyorduk. Yine de yokluklarını hepimizin yoğunluğuna yordum, ben de sonuçta raporumu tamamlamak ve her şeyi prosedüre uygun yürütmek istediğim esnada başımı masadan kaldıramaz hale gelmiştim.
Bir yandan aklımda; her şeyin Uygar’ın kişisel hırslarından büyüyen bir hayal olma ihtimali de baskın geliyor fakat hemen ardından, tüm tesadüflerin birleşimi inkâr edilemez bir gerçeğe dönüşüyordu. Ya birisi patlamadan itibaren kanalizasyondaki cesede kadar tüm planı kurgularken bir noktada küçük bir açık vermişti ve biz iğne deliğinden deve geçirmek için imkansızla savaşacaktık ya da gün sonunda boş ellerimize bakıp aptallığımıza yanacaktık. Bu sıkıntıyla enseme yapışan saçlarımı geriye ittim, raporu da kendime doğru yelleyip rahatlamaya çalıştım. Düşüncelerimi düzenlemeye çalıştığım o dalgın an, arkamdan “Günaydın,” diye bir mırıltı geldi.
Fazla yakından ulaşan bu ses gereksiz bir yakınlığa sebep olmasın diye başımı geriye doğru çekip arkama döndüm, karşımdaki kişi ellerini kumaş pantolonunun ceplerine sokmuş halde sallanarak benden bir cevap bekleyen Fatih’ti. Dudaklarımı el mecbur birbirine bastırıp “Merhaba,” dedim. “Günaydın, nasılsın?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARRAF
Fiksi Umum"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar." - Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik. Geri döndük, kazanacağımızı...