12. YANIK ELLER

1.1K 85 76
                                    

Keyifli okumalar dilerimm 🤍


Zafer Peker - Anlamazsın

"Ne halden anlarsın sen ne sorarsın... hainsin."

12

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

12. YANIK ELLER

Doğrunun farklı formları olup olmayacağına dair şüphelere kapılmadım hiç. Çünkü eğer seçmek için birden fazla yolumuz olsaydı, sonsuz ihtimaller döngüsünde bir diğerini düşünerek yarını ziyan ederdik.

Bu yüzden seçilecek, üstüne gidilecek, sonu görülecek tek bir doğru sunulmuştu bize hayatta.

En azından benim için öyleydi.

Ancak Uygar, söylediklerinden sonra sanki aka kara demek kadar tuhaf bir ihtimalle yüzleştirdi beni. Doğru bildiklerim dışında kalan yanlış bir şeyi gerçekler uğruna seçersem de bizi eli kolu bağlı bırakacak olmasına rağmen doğruyu seçtiğim zamanki kadar dürüst hissedebilir miydim?

Kaşlarım Uygar'ın söylediğini anlama çabası içindeyken seyrek bir şüpheyle çatıldı. İstekle bekleyen yeşil gözleri hala üstümdeydi. Bana karşı bir umut büyüttüğünün farkındaydım, susması ve konuşma sırasını bana bırakması başka bir şey düşündürtmüyordu zaten.

Ama niye benden böyle bir şeye cevap vermemi bekliyordu?

"Neden?" diye mırıldandım.

Uygar dudaklarını sıkıca birbirine bastırırken çenesi de kasılmıştı, gözlerini hiç kaçırmadı ve kendinden emin görünen hali biraz daha pekişti. "Çünkü Belçin Hanım operasyonun Tufan'dan bir iz bulunduğu an biteceğini söyledi."

Bakışlarımı, onun söylediklerini tasdiklemesi için Diren'e çevirdim çünkü benim böyle bir şeyden haberim yoktu. Diren de ondan bir cevap beklediğimi fark dince "Aynen öyle," dedi sert bir sesle. "Uygar haklı, Belçin Hanım ceset bulunursa savcılığın dahil olacağını ve bizim geri çekileceğimizi söyledi."

Bir rüzgâr esiyordu, saçlarım o rüzgârın etkisiyle geriye savruldu ve terli enseme ufak yağmur damlalarından sonra soğuk bir darbe değdi. "Tamam bu şekilde planlandıysa bu şekilde olur," dedim bariz bir gerçekten bahseder gibi. Kaşlarımı da uyarırcasına havaya kaldırmıştım, bakışlarım hem Uygar'da hem Diren'de geziniyordu. "Sonuçta bu da bir emir, farkındasınız değil mi?"

"Emir değil, beklenti." Bakışlarım tekrar Uygar'a çevrildi, öyle keskin bir ifadeye sahipti ki merdivenlerden inerken bana gösterdiği o adamı üstünden ne çabuk silip attığını fark ettim. Görevine odaklanmış haldeyken birkaç dakika öncesi gibi davranmıyordu, bu da beni bir yanlışa bulaşacağımız konusunda endişelendirmeye başlamıştı. "Belçin Hanım bize görevi bitireceğimiz çerçeve bir vakit sunmadı, yani operasyonu tam şu noktada bitirmek zorunda değiliz."

SARRAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin