Merhaba ✨
Sarraf'a giriş yapıyoruz. 👀
Sezen Aksu - Bir Zamanlar Deli Gönlüm
1. İLK VE SON
Değişeceğim, dediğimde hayatımın en büyük yalanını söylediğimin farkında değildim. Ne zaman değiştiğimi ifade etsem, aynada kendimi bir önceki halimden farksız buluyordum. Öyle ki yerimde sayan benliğim aynı kalıyor ama kendini bana daha kötü göstermeyi bir şekilde başarıyordu.
Hatta yine içim bunaldığında, yüreğim tarifsiz bir acı eşliğinde sıkıştığında ayna karşısına geçmiş ve yastığa yatmaktan dolayı kırmızı izlerin oluştuğu suratımı seyretmeye başlamıştım. Bunu rahatlamak için yaparken elim istemsizce aynanın bulunduğu dolabın kapağına gitti, sürgülü kapağı yavaşça ittim. İlk önce kendi kıyafetlerim çıktı karşıma, daha sonra dolabın en köşesine itilmiş kısımda onun kıyafetleriyle karşılaştım.
Sanki kullanılıyormuş gibi düzenli olarak yıkayıp tekrar yerleştirdiğim kıyafetlere bakmak istemedim çünkü eğer gözlerim değerse, ne denli bir hastalığa kapıldığımı fark edecektim. Gerçi elim dolabın üst rafının dibine ittiğim kutuya uzanırken de düşündüğümden farklı davranamamıştım.
Kutuyu aldıktan sonra tekrar yatağa oturdum; özellikle sağ tarafa oturmuştum, burası hiç bahsi geçmese bile yaşantılar sonunda benim olmuştu, uzun bir süredir sınırları ihlal edip de bir santim ileriye kayamadığım, genelde onun sığınmam için kollarını açıp beklediği yer ise ona aitti.
Dışarıya farklı bir kadın gösteriyordum, bu evin hudutları içinde ise bambaşka bir kadındım; gözlerimin önü büyük bir duvarla kaplıydı ben başkalarını görmeyeyim ve diğer hiç kimse de beni göremesin diye… Çünkü hiç kullanılmadığı halde düzenli olarak temizlenen bir yastığın kokusu gitgide silindiği için içten içe pişmanlık duyuyor ve hatta bunu istikrar içinde devam ettiriyordum. Oraya, uzun zamandır görmeyi beklediğim çehre yaslanmadığı halde bunu uzun zamandır yaparak kendimi bir yalancıya çevirdim.
Bacaklarıma yasladığım kutuyu açmaya koyulduğumda boğazıma acı bir tat yerleşti. Yutkunmakta güçlük çekerken midem de bulanmıştı, nasıl geçirirdim bilmiyorum. Zaten son zamanlarda pek çok şeyi bilmiyordum ama bana müstahaktı galiba, onca vakit her şeyin en doğrusunu ben bilirim diye tutturmayacaktım. Bu sefer yanılmayı dilerdim, evet… Bu sefer yalancı çıkmayı gerçekten tüm gururuma rağmen yeğlerdim.
Titrek parmaklarımla kavradığım kutunun kapağını açtığımda karşıma apar topar gözümün önünden kaldırdığım eşyalar çıkmıştı. Sahip olduğum ve olduğumuz pek çok şey, bu ufak kutuya sığmayacak kadar fazla ve onları saklamak isteyeceğim kadar değerliydi benim için; ancak toparlamazsam, göz önünden kaldırmazsam şu inatçı gözyaşlarını dökme suretiyle krize boğulabilirdim.
Bir zamanlar fazlasıyla kınadığım o ağlak kızların ta kendisi olmuştum birden. Beni böyle divaneye çeviren bir adamdı, emin değilim… ya da bizzat bendim.
Kutunun en üstünde istihbarat logosu barındıran bir kurşun kalem vardı. Onu kaldırıp biraz evirdim çevirdim, bunca bakılacak ne vardı ki onda? Basit bir kurşun kalem… değildi benim için. Yine gözlerim apansız dolduğunda kendi kendime gülümseyip kalemi kaldırdım ve onunla siyah saçlarımı topladım. Topuzun arasından kalemi geçirdiğim saçlarım birkaç dakika sonra tekrar özgürce omuzlarıma dökülmeyecekti, saçıma taktığımı unuttuktan sonra her yerde yana yakıla aradığım o kurşun kalem bana başka bir el tarafından uzatılmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARRAF
General Fiction"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar." - Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik. Geri döndük, kazanacağımızı...