⧼ 21-Sarılan Yaralar ⧽

5K 410 437
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sınavlarım iyice yaklaşmışken birkaç gündür yoğun bir şekilde ders çalışıyordum ve bu tempo kesinlikle bana göre değildi çünkü ben oturup harıl harıl ders çalışmaktan hiç hoşlanmazdım.

Buna rağmen göründüğümün aksine derslerimde oldukça başarılıydım. Halbuki sadece sınav haftalarımda çalışırdım ama arkadaşlarımın çoğundan çok daha yüksek alırdım çünkü onlar gibi ezber yapmaktansa her şeyin mantığını kavramaya çalışarak öğreniyordum.

Yine ders çalışmaya dalmışken aşağıdan gelen bağırış çağırış sesleriyle kaşlarım anında çatılırken yerimden kalkıp odamdan çıktım ve merdivenlerin başına geçerek sesleri dinledim.

"Her şeyi kontrol edemezsin Banu, şu huyunu bırak artık!"

"Bu konuda beni eleştirebilecek son insan sensin Erdal, zaten Ada da senin rahatlığın yüzünden bu kadar şımarık bir kız oldu!"

"Ada şımarık bir kız değil, ben de çocuğumu senin gibi askeri bir sistemle büyütmek zorunda değilim!"

Annemin gerçekten bana sallamadan geçirebildiği bir günü dahi olamaz mıydı?

Derin bir nefes alıp merdivenlerden indiğimde ikisinin de bakışları bana dönmüştü.

"Ne oluyor burada?"

"Bir şey yok kızım."

"Sen karışma Ada."

Aynı anda kurdukları cümlelere alayla güldüm. "Yine neden tartışıyorsunuz?"

Annemin öfkeli bakışlarının hedefi ben oldum. "Sana karışma, odana çık dedim Ada! Bu benim babanla aramda bir konu."

Bu tavrına daha fazla dayanamazken benim de kaşlarım çatıldı. "Benimle bu şekilde konuşmayı bırak artık anne, karşında küçük bir çocuk yok. Madem aranızda bir konu, o zaman salonun ortasında bağırarak kavga etmeyin."

Benden aldığı bu tepkiyle iyice sinirlenirken ona daha fazla bakmadan hızla ilerleyip portmantodan ceketimi ve çantamı alarak arkama bile bakmadan evden çıktım. Tabi annemin bağırış sesleri hâlâ arkamdan yankılanıyordu.

Çantamdan arabamın anahtarını çıkarıp arabama doğru ilerlerken bir yandan da Pırıl'ı arıyordum.

Telefonunu açtığında neşeli sesiyle konuşmaya başladı.

"Efendim kuşum?"

"Pırıl, evdeysen sana gelebilir miyim?"

Sesimi duyduktan sonra onun da sesi endişeli bir hal almıştı. "Gel tabi bir tanem, evdeyim."

Pırıl'la vedalaştıktan sonra arabamı onun evine doğru sürmeye başladım.

Evdeki bu duruma artık sabrım kalmamıştı. Sevgisiz bir evde büyüyen bir çocuk olmak kolay değildi. Dışarıdan bakıldığında bir eli yağda, bir eli balda olan; hiç zorluk görmemiş, hayatındaki her isteği ayaklarına serilmiş biri olarak görülüyordum. Bunun farkındaydım hatta belki gerçekten öyle de olabilirdi ama hiçbir zaman huzurlu olamamıştım. Çünkü sürekli kavgalar olan, ebeveynlerinin birbirini bile sevmediği bir evde büyümüştüm.

Berçem | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin