"Denk değiliz. Sen dere kenarında açan çiçeksin, ben o gürül gürül akan derenin kendisiyim."
•
053***: Ders notu falan istiyorsun herhalde ama yanlış kişiye yazdın, not yok bende
Ada: Nasıl ya, sen moda tasarım dördüncü sınıflardan Efe değil misin...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•
Baver, beni mutfak tezgahına oturttuktan sonra tekrar birbirimize dalıp gitmemiz hiç de uzun sürmemişti.
Bacaklarımı beline sıkı sıkı dolayıp onu kendime iyice çekerken kollarımı boynuna dolamıştım. O da başını boynuma gömerek dudaklarını orada gezdirip beni oldukça zorluyordu.
Tabi hissettiğim sertlik, bana zorlanan tarafın sadece ben olmadığımı da gösteriyordu.
Baver, bir kolunu sıkıca belime dolarken bir elini de çıplak baldırımda gezdiriyordu. Boynumda gezinen dudaklarının yanına dili de eklendiğinde dudaklarımın arasından ince bir homurdanma kaçtı.
"Baver..."
Başını boynumdan kaldırıp emmekten kızarmış dudakları ve oldukça koyulaşan göz bebekleriyle derince bana baktı. "Sikeyim kızım, adımla bu şekilde inlerken bana neler yaptığın hakkında hiçbir fikrin yok."
Yüzümü yüzüne biraz daha yaklaştırıp bakışlarımı dudaklarına indirdikten sonra kendimi ona biraz daha ittim ve fısıldar gibi çıkan ses tonumla nefesimi dudaklarına verdim. "Bu konuda oldukça fikir sahibiysem ve seni karşımda bu şekilde görmekten tahmin edemeyeceğin kadar zevk alıyorsam ne yapacaksın sevgilim?"
Hareket eden adem elmasından sertçe yutkunduğunu anlamıştım.
Ardından da hiç beklemeden nasıl olduğunu anlamadığım bir hızla bir elini kalçama, diğer elini de belime sarıp beni tezgahtan kucağına alıp tekrar salona götürmüştü.
Kucağında benimle birlikte koltuğa oturacağını zannederken o, beni koltuğa yatırıp üzerimdeki yerini almıştı.
Adeta dilim tutulmuş bir halde, sık nefslerimle onu izlerken yaklaşıp alnımdan uzunca öptü. "Sen," dudakları bu sefer dudaklarımı bulup üst dudağımı dudaklarının arasına alarak sertçe emdi. "Gerçekten" dudaklarımdan ayrılan dudaklarının hedefi bu sefer de çene kemiğim olmuştu. "Kafayı sıyırmama..." En son iyice aşağıya inip boynuma gelerek oraya ufak bir ısırık bırakarak beni tekrar inletmişti. "Neden olacaksın."
Yaptığı her hareketiyle birlikte neredeyse ağlayacak kıvama gelmiştim.
Boynumu arkaya yatırıp esmer çocuğa biraz daha alan tanırken gözlerimi çoktan yummuş, dudaklarımdan çıkan mırıltılara engel olamıyordum.
"Baver, lütfen..."
Boynumda dilini gezdirip ardından da dudaklarının arasına alıp emiyordu. Dişlerini olduğu yere geçirdiğinde canımın hafif de olsa yanmasıyla inleyerek bir elimi kısa saçlarına indirip onları çekiştirdim.
Canımın yandığını anlamış gibi ısırdığı yerde dudaklarını gezdirerek küçük öpücüklerini bırakmıştı.
Tüm bunları yaparken hızlı ve solukları boynuma çarpıyor, boğuk sesinden çıkan mırıldanmalar beni iyice kendimden geçiriyordu.
