9

91 20 36
                                    


Kapının çalmasıyla beraber uyandı Heeseung. Gerçekten tüm gün uyumuştu.

Harabe gibi göründüğünü bilerek yatakta doğruldu ve telefonundan saate baktı. Çoktan akşam olmuştu.

Yüzünü yıkamak için lavaboya girdi. Buz gibi soğuk su bile onu ayıltmaya yetmemişti nedense, hala yarı uykulu şekilde aşağıya indi.

Her yer tamamen temizlenmiş ve toparlanmıştı. Her şey Sunoo'nun planladığı gibi kusursuzdu, çocuklar bunun için çok çalışmış olmalıydı. İstemsizce onlar bunu yaparken uyuduğu için kötü hissetti.

Çocukların kapıda olduğunu görünce onların yanına doğru ilerledi. Hepsi tek kelimeyle harika görünüyordu. Heyecanlı oldukları oldukça belliydi. Üyelerin kapı açmak için kavga ettiğini fark etti.

"Bence Sunghoon açmalı."

"Hayır, Sunoo açsın!"

"Bence ben açmalıyım!" Niki de kendisini kattığında ortalık iyice karıştı. Heeseung başta pek buna katılmak istemese de kapıdaki çocuğun biraz daha beklememesi adına kapıya doğru yürüdü.

"Ben açarım." herkes onun bu konuda ne kadar isteksiz olduğunu bildiğinden şaşırmış ve reddedememişti.

Heeseung tamamen iyi niyetten söylediği şeyin reddedilmediğini gördü ve mecburiyetten kapıyı açtı.

Gördüğü şeyle beraber kapıyı geri kapatmak istedi. Hayal gördüğünü düşünüyordu. Ah evet, halen uyanamamış olmalıydı.

Yıllardır rüyalarında gördüğü yüz karşısında durmuyordu elbette, bir hayal görüyordu. Kendini dürtmek istiyor fakat yapamıyordu.

Karşısındaki yüz gülümsüyorken fark ettiği şeyle tüm mutluluğunu yitirmiş gibiydi adeta. Heeseung'u görmeyi beklemediği kesindi. Heeseung da onu görmeyi beklemiyordu elbette.

Geriye doğru bir adım attı Heeseung, bir adım daha. Kabullenemiyordu, karşısındaki kişiyi onca yıl sonra bu şekilde yaşadıkları yere girerken görmeyi kabullenemiyordu.

Heeseung'un ondan yıllarca haber alamayıp bir anda kapıda görmesi büyük bir şoka uğratmıştı. Jake de en az onun kadar şaşkın ve kırgın gözükürken diğerlerinin Heeseung'un yanından geçerek ona sarılmasıyla yüzüne geldiği andaki gülümsemeyi yerleştirmişti.

Sunghoon bir terslik olduğunu fark etse de bir şey söylememiş ve Jake'e sarılmıştı. Heeseung'un onu istemediğini biliyordu ama böyle bir tepki vermesini de uygun görmüyordu.

Jake'i içeri buyur ederken bir yandan getirdiği bavulunu alarak o da içeriye geçmişti.

Heeseung ise halen şoktaydı, gördüğü yüze inanç getirmekte zorlanıyordu. Bir yandan Jake'e sarılmayı istese de bunu yapamayacağını biliyordu.

Öylesine birini bile bu denli reddederken gelen kişinin Jake olması onu büyük bir şoka uğratmıştı. Jake demek bile garip geliyordu zaten, ne de olsa ona hiç bu isimle seslenmemişti.

Herkesin tek tek onunla konuşmaya başladığını fark ettiğinde arkasına döndü ve salona geçti. Kanepelerden birine oturdu ve başını eğdi.

Ne hissedeceğini bilemiyordu, kafasında dönen binbir türlü şey onu konuşmaya bile zorlanır hale getiriyordu. Konuşsa bile, ne diyebilirdi ki?

Ona bir hoş geldin bile demeyi hak etmiyordu, o şu anda Heeseung'la aynı ortamda bile olmamalıydı. Gitmeliydi buradan, ona iyi gelmeyecekti, emindi Heeseung.

Jake'in onu anında tanımasına şaşırmıştı, gerçi nasıl unutabilirdi?

Hayatını mahveden kişiydi Heeseung, onda en büyük yarayı Heeseung açmıştı, her şeyi Heeseung mahvetmişti ve ona rağmen Jake onu anında tanıyacak kadar yüzünü hatırlıyordu.

Demek ki ondan hiç haber alamamasının sebebi stajyerliğe başlamasıydı, karşısında oturan bu çocuk yılların etkisiyle tamamen bambaşkaydı.





















_________________________________________

of mal gibi cok hizli girdim

no more, heejake Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin