Öpünce anlıyorum, ben seninle yaşıyorum.
Ömer bana, normal bir insan değilde, bir hayvan mışım bakıyordu. Ne var ki bunda yani Poyraz'da yakışıklı birisi'di. Ömer gibi olmasada.
Ömer biraz daha yaklaşıp, "Sen ciddimisin?" Dedinde, bir an hayır demek istedim ama nafile. "Evet, yani bu gün olduk" dedimde Ömer, bir kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
"Onu öldürmezsem bende adam değilim" demişti dişlerini sıkarak. Ömer'e saçmalama der gibi bakınca dahada yakınlaşmıştı, bir adam atsa dudaklarımız değecekti.
Ömer bir adam daha atacakken, ikimizin telefonuda aynı anda çalmıştı. Ikimizde birbirimizden uzaklaşıp, telefonlarımıza bakmıştık. Beni arayan kişi Zeynep'ti.
Çağrısına cevap verdimde, Zeynep telaşlı bir sesle. "Buglem, acilen hastaneye gel! Ege merdivenlerden!" Diyince hemen Ömer'e bakmıştım. Ömer ise çoktan arabaya gidiyordu, bende arkasından koşup arabaya binmiştim. Zeynep'e, "Geliyorum sen sakin ol" diyerek kapatmıştım.
Ömer arabayı, son hızla kullanıyordu ve trafik ışıklarına falan durmadan basıp geçiyordu. Büyük ihtimalle bir sürü para cezası yiyecekti. Ama şuan onun için bu önemli değildi.
Hastaneye vardımızda Ege'nin ayağını alçıya almışlardı. Büyük ihtimalle kırılmıştı, Ömer doktordan bilgileri almak için Eren ile doktorun yanına gitmişlerdi.
Ege ise bize, merdivenlerden nasıl düştüğünü anlatıyordu. Çocuk bunu bile umursamıyordu, Ege çok sakin yavaş bir insandı. Başarılıdı da benim dersimde.
Ege ile Zeynep konuşurken, elime telefonumu almıştım. Poyraz'dan bir sürü mesaj vardı.
Poyraz*
"Peki"Poyraz*
"Nerdesin?"Poyraz*
"Geldin mi"Poyraz*
"Buglem bakar mısın?"Poyraz*
"Buglem nerdesin?, araban burda?"Ve bazı cevapsız aramalar vardı. Evet arabam okulda kalmıştı ama sabah Zeynep'le gidip akşam kendi arabamı alırdım. Odanın kapısı açılınca, Ömer'ler gelmişti.
Ömer oğlunun yanına oturup, ona iyimisin diye sorular soruyordu. Açmısın? Iyi misin? Ayağına yastık koyalım mı? Diye benzer sorular.
Yurtta yaşarken bende merdivenlerden düşmüştüm. Canım çok acımıştı acıdan nasıl ağladığımı bile bilmiyordum. Yurt müdürü ise, "Yat uyu, sabahı geçer" demişti. Onu dinleyip o acıya rağmen uyumuştum. Sabah bir umutla ayağa kalkacakken, anında düşüp dahada ayağımı kötu hale getirmiştim. Ama beni doktora götürmemişlerdi.
Keşke benim babamda, beni Ömer gibi sevseydi, belki o zaman mutlu olurdum.
Aradan bir kaç saat geçmiş, Zeynep ile Eren Ege'ye kıyafet almaya gitmişlerdi. Ben ise kantinden Ömer'e ve bana kahve alıyordum. Kata çıktımda, Ömer odanın kapısının önündeki koltuklarda oturmuş telefonla ilgileniyordu.
Yanına gidip, elimdeki bir kahveyi ona uzatmıştım. Ömer kafasını kaldırıp ona uzattım, kahveye bakmıştı. Ömer kahveyi elimden alıp bu sefer gülerek bana bakmıştı, bu benim içimi ısıtmıştı nedensizce.
Ömer'in yanına oturunca, bana bakmıştı. Elimi demirin üstüne koymuştum, Ömer ise elimin üstüne elini koymuştu. Eli çok soğuktu, neden acaba? Onun eli benim tüm vücudumu sogutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANTIKAM
Teen FictionOnu, haftalar sonra ilk defa görmüştüm. hastanenin tepesinde gök yüzünü seyrediyordu. yanına gittimde beni fark etmişti ama kafasını döndürüp bakmamıştı. "Gökyüzünü sever misin?" diye sordumda ise bana "Hayır sevmem" demişti. "Peki o zaman neden izl...