Yaşamak, bazenleri ağır gelir!
Ömer, "Ege de arabada!" Diyip koşarak gitmişti. Onun pesinden gidip arabaya yönelmiştim. Ömer silahını çıkarıp Erenlerin yanına gitmişti.
Arabanın şöfür kapısını açıp binmiştim. Ege ye bakımca korku dolu gözlerle babasına bakıyordu. Ömer arabanın kumandasını kontakta bırakmıştı.
Arabayı çalıştırıp, gitmiştim. Ege bağırınca ona, "Benim Ege korkma?!" Dedimde Ege derin bir nefes alıp susmuştu. Arabayı ağaçlık ormanlık bir yere park edince ege, "Babamlar nerde? Noldu onlara!" Dedinde kafamı sallamıştım.
"Birşey olmadı, Yani bilmiyorum?!" Dedimde ege ağlamaya başlamıştı. Onun yanına gidip sarsılmıştım. Ege bunu garipsesede birşeyler dememişti.
Camdan mavi renkte bir araba görünce, korkup geri sürücü koltuğuna geçmiştim. Araba ateş açınca, hızla arabayı çalıştırıp ilerlemeye başlamıştım.
Ege ne yapacağını anlayıp kafasını aşağıda tutuyordu. Ben ise arabanın gide bilecegi en iyi hızla gitmeye çalışıyordum. Kurşunlar lastiklere gelmeye başlayınca sağ sol yapmaya başlamıştım.
Ege babasını arayıp gelmelerini istemişti, büyük ihtimalle ömer telefonunu arabada bırakmıştı. Karşıdan siyah bir mercedes benz çıkınca direksiyonu sağa kırmıştım. Siyah arabanın camından ömer elini ve kafasını çıkarıp, adamların lastiklerine sıkmıştı. Adamlar yavaşlayınca çimenlik bir yere arabayı park etmiştim.
Hızla arkamı dönüp, ege bakmıştım. Etrafına bakınıyordu iyidi. Mercedes yanımıza yaklaşınca ömer arabadan inip kapımı açmıştı. Başımdan ayağıma kadar inceledikten sonra ege'ye bakmıştı.
İkimizinde iyi olduğunu anlayınca derin bir nefes alıp beni arabadan çıkarmıştı. Zeynep beni görünce ağlayarak bana sarılmıştı. Eren ise egenin yanına gitmişti.
Zeynep'e sarılınca ağlamaya başlamıştım ister istemez. Arabanın çoğu yerinde asar, kurşun izleri vardı.
Ömer ege'yi kucağına alıp ona sarılmıştı. Onları görüce gülümsemiştim. Eren ömer'in arabasını birisi alması için çağırıyordu.
Hep beraber erenin arabasıyla ömer'in evine gelmiştik. Evde kimse aç olmadığı için herkes odalara geçip uyumuştu.
Uykum gelmediği için koltukta bomboş oturup dışarı izliyordum. Geceydi, yıldızlar parıldıyordu. Odaya elinde bira şişesiyle giren ömere bakmıştım. Demekli oda uyumamıştı.
Yanıma oturup, sephanın üzerine bira şişesini koymuştu. Ömer bir kolunu omzuma koyunca kıpırdamıştım, ömer bunu fark etmiş gibi "Sorun ne?" Diyince susmuştum.
Biraz sustuktan sonra, "Bir sorun yok, sadece durmam gerektiğini anladım" dedimde ömer sinir olup, "Ne anladın?! Ne anladın bana söylesene!" Demişti sesini yükselterek.
"Hiç birşeyin olmadığını anladım? Kim olduğunu bilmedigimi anladım?" Dedimde ömer sinirden gülüp, "Öyle mi? Peki anlatayım kim olduğumu" diyince merakla ona bakmıştım.
İçkisine uzanıp bir yudum aldıktan sonra, " 10 yaşında babam öldürülünce onun yerine geçmek zorunda kaldım. Annem benim adıma korktuğu için beni ordan buraya sürükledi. Avusturalya, iran, abd bilmem daha başka ülkeler. En son ingiltere gittim On dört yaşında, orda izah ağa diye birisi ile tanıştım. Adam beni eve götürüp derdimi dinlemişti. Bir oğlu vardı, ali diye oda merak edermiş bu işleri. Ikimizede öğretti neyi nasıl yapacağımızı. Ondan öğrendim silah kullanmasını, bir şirket kurduk ali ile. O zamanda pelinle tanıştım, ilk baş pelinden uzak duruyordum ama pelinin ailesi beni güçlendireceği için pelinle evlenmiştim. Ingilterede o zamanlar yaş sorunu yoktu rahatça evlenmiştik. Bir kaç yıl geçti, yapamayacagımı anlayıp ege'i alıp Türkiye'ye taşındım. On yedi yaşındaydım Türkiye döndümde. Erenle tanıştık bir işte, onunla şirket kurduk falan sonra görevler verdi bize izah ağa. Öyle böyle derken geçti zaman, bir kaç hafta önce pelin aradı yabancı bir numaradan. Ege ile görüşmek istediğini söyledi. Ege sordum da istemedi görüşmek haklıydı. Sonuçta kaç yıldır hiç görmedi onu" dedinde susmuştum.
Ömerin hayatını bana açmıştı bende gaza gelerek konuşmaya başlamıştım. "Ben üç yaşındayken." Dedimde ömer gözlerime bakıp içkisini yudumlamıştı. "Annemi kaybettim, babam annemi öldürmüştü. Yıllar sonra bir kadınla evlendi, ondan bir kardeşim vardı. Ama ne babam ne de annemle kardeşim beni sevmezlerdi. Bir gün babama annemi şikayet etmiştim. Babam sinirlenip beni sabah yurda vermişti. Beklemiştim gelir diye bir gün ama gelmedi, On üç yaşındayken markette gördüm onları. Mutlulardı hiç birşey diyemeyip çıkmıştım marketten. Sonra hayatıma adnan denen bir yalancı çıktı karşıma. Bana erkekleri guvenmeyecegimi öğretti" dedimde ömer gözlerimin içine bakmıştı.
Ömer nefes alıp, "O sana onu öğretmiş bende sana sevmeyi öğreteyim?" Dedinde gülüp, "Çok mu biliyosun?" Diyince oda gülüp. "Hayır sen öğrettin." Diyince ikimizde susmuştuk.
Ömer'in yüzüne ay ışığı vuruyordu, ışık vurmasına rağmen göz rengi görünmüyordu. Sanki sadece göz bebeği vardı.
Ömer masadan aldığı bira şişesi gerip masaya bırakıp, bana yaklaşıp eğilmişti. Dudaklarıma eğilip bir öpücük kondurduktan sonra, "Benim bir sorum vardı buglem hanım?" Dedinde soruyu düşünmüştüm?
Ne sorusuydu? Bir dakika, benimle birlikte olmaz mısın sorusuydu. Ömer serseri bir gülümse ile kaşını kaldırıp. "Ilk defa bir kadının konuşmasını istiyorum. Bu normal mi?" Dedinde gülmüştüm. Ömer, başkalarının yanında davrandığı gibi davranmıyordu bana.
Ve yanımızda birisi varken bana soğuk davranıyordu. Ama bunun sebebi beni korumaktı. Çünkü ömer'in heryerde düşmanı vardı.
Ömer boğazanı temizleyip, "Sana bir teklif suna bilirmiyim?" Dedinde şaşırarak ona bakmıştım. "Sor?" Dedimde ömer yanıma oturup, yaslanmıştı. "Bir tanıdığımın partisi var. Ve o partida bazı kişiler olucak bu yüzden gitmem gerekiyor" dedinde bunu neden bana söylüyor diye anlam verememiştim. "Ama bir sorun var'ki bu eşli parti yani tek gidemem. Eren zeynep'i alıcak ve benim yanıma birisi gerek. Sen gelir misin?" Dedinde düşünmüştüm.
Hayatımda ilk defa öyle bir yere gidecektim, mafyaların katillerin olduğu bir yere. "Ömer, ben gelirim gelmesine ama. Orda nasıl yapacağımı bilmiyorum?" Dedimde ömer gülüp bana sarılmıştı.
"Sen hiç birşey bilme. Ben sana öğretirim" dedinde kıkırdamıştım. "Ömer burcun ne?" Dedimde ömer kaşlarını çatıp bana bakınca, "Ne yapacaksın sen benim burcumu?" Diyince omuz silkmiştim.
"Bilmiyorum. Beş kasım doğum günüm" demişti. Ömer akrep burcuydu, ben ise yengeç. "Akrep oluyor senin burcun" dedimde ömer merakla, "Senin ne oluyor?" Diyince gülüp, "Yengeç ömer" demiştim.
Gözüm koltuğun altına kayınca yerde sürünen bir şey görmüştüm. Omeri hızla itekleyip, "Ömer evde sürünen birşey var!?" Dedimde ömer kafa sallayıp, "Evet var?" Diye sormuştu.
Ona bakıp, "Öldürsene!" Diyince ömer kaşlarını çatıp, "Hayranımı niye öldüreyim?" Dedinde pörtlek gibi gözlerimi açıp ona bakmıştım. Bu manyak evde yılan mı
Ömer oturduğu yerden kalkıp yılanı kucağına alıp karşı koltuğa oturmuştu. Yılanın başını okşarken, "Kral kopra yılanı. Zehirli ve tehlikeli ama ben almadan önce tüm zehirlerini öldürüp öyle almıştım. Zaten biraz daha büyünce öldürecem" dedinde kafa sallayıp koltuktan kalkmıştım.
Tam çıkacakken ömer'in, "Gelicek misin" dediğini duyunca durup ona bakmıştım. Tatlı bir gülümse ile ona, "Evet" diyip odadan çıkmıştım.
Üst katlarda oda bulunca hemen oraya geçip yatağa uzanmıştım. Üstümdekiler rahat değildi ama sorun değildi.
Kaç saat uyudum bilmiyordum ama üstümde bir ağırlık vardı. Sanki birisi gelmiş üzerime yatıp kemiklerim çıkana kadar sarılmıştı. Yüzümü buruşturup gözlerimi açınca.
Bana sarılan ömeri görmüştüm.
_______________________________________________
HHELLLLOOOOOBÖLÜM EFSO
KENDINIZE IYI BAKIN
HOSCCOOO

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANTIKAM
Ficção AdolescenteOnu, haftalar sonra ilk defa görmüştüm. hastanenin tepesinde gök yüzünü seyrediyordu. yanına gittimde beni fark etmişti ama kafasını döndürüp bakmamıştı. "Gökyüzünü sever misin?" diye sordumda ise bana "Hayır sevmem" demişti. "Peki o zaman neden izl...