6 BÖLÜM

265 17 4
                                    

Kıskançlık, ilk beyine
sonra kalbe vurur.

Ömer'in sözü beni susturmuştu. Ben Ömer'den mi hoşlanıyordum? Hayır! Ben onu sevecek bir insan değilim!

"Ne saçmalıyorsun sen?! Ben seni sevecek kadar aptal bir insan değilim" diyerek sert çıkışmıtım. Ama gerçekten mafya gibi adamdan hoşlanacak kadar aptal değildim, sadece beni kandırması sinirimi bozuyordu.

Ömer son sözümü duyunca durgunlaşmıştı garip bir şekilde. Bir kaç saat öylece susunca telefonu sessize aldığını düşünmüştüm, "Ömer orda mısın?" Dedimde Ömer bana, "Evet burdayım. Sonra konuşuruz" diyerek yüzüme kapatmıştı.

Ömer'in bana karşı hisleri olacağını düşünmüştum ama öyle bir adamın bana karşı hisleri olması saçmaydı. Sonuçta o bir mafya, ben ise bir öğretmen. Çok saçma değil mi?

O günden sonra ömer'le hiç konuşmamıştı. Ne o beni aramıştı, ne de ben. Günler geçmişti ve okulumuza gelen yeni öğretmen, o kadar garip bir insan değilde eğlenceli birisi olduğunu anlamıştım. Poyraz Karaoğlu.

Poyraz, çok kafa dengi ve komik bir insandı. Yani kendimi nedense onun yanında çok rahat hissediyordum. Hatta bazı öğlen yemeklerinde, ben Zeynep ve poyraz ile restoranta yiyorduk.

Bazı öğrenciler tarafından, sevgilimisiniz diyede boş sorular alsakda biz genellikle bunu, ciddiyete değilde şakaya vuruyorduk.

Gene bir öğlen yemeği'ydi ve bu sefer biz poyrazla baş başa yemek yiyorduk, çünkü okula Eren geldiği için Zeynep Erenle birlikteydi. Evet Erenle Zeynep sevgililerdi, ama abisi bilmiyordu.

Biz poyraz ile okul hayatımızdan muhabbet ediyorduk. Poyraz gerçekten komik çocukluk geçirmişti. Bunun için onun adına seviniyordum.

Beni günlerdir aramayan Ömer, beni bugün arıyordu. Poyraz sadece arkadaşım olduğu için telefonu onun yanında açmıştım. Ömer ilk baş bir dememişti, susmuştu. O konuşmayınca ben konuşmuştum "Efendim Ömer?" Demiştim.

Ömer derin bir nefes alıp verdikten sonra, "Olduğun restorantın kapısındayım. Sen gelirsin yanıma ya da ben seni almaya gelirim" dedinde gözlerim hemen kapıya yönelmişti.

Ömer şaka yapmıyordu, kapıdaydı! Ve bakışları bir o kadarda güzel değildi maalesef. Ömer'i dahada sinir etmeden, poyaraza "Geliyorum" diyerek kalkıp kapıya yönelmiştim.

Kapı'dan çıktıktan sonra karşımda, simsiyah giyinen Ömer Kılıç'ı görmüştüm. Bu sıcakta böyle giyinmişti.

Ömer'in gözlerine bakmak, yangına bakmak gibiydi. Kapkara gözlerinde ateş çıkıyordu. Bu adam gerçekten ürkütücüydu arkadaş!

Ömer'in gözleri beni süzerken ben adama korkudan bakamıyordum bile. Ömer dibime kadar yaklaşınca hareket bile edememiştim.
Eli koluma dokunup kolumu sıkıp beni dah çok dibine sokup konuştu bir sinirle. "Ben sana o adamdan uzak duracaksın demedim mi?" Demişti dişlerini sıkıp.

Bu o kadar çok zoruma gitmişti'ki, Ömer bey eski karısına gidiyordu ama ben arkadaşımla oturamıyordum! Tüm gücümle Ömer'i itmiştim ve Ömer kolumu bırakıp benden birazda olsa uzaklaşmıştī.

"Sen eski karının yanına İngiltere'ye gidince hoş, bana gelince mi sorun?! Ayrıca sen kimsin! Sen kimsinde bana hesap soruyorsun?!" Diyerek atarlanmıştım Ömer'e.

MANTIKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin