"Korkuyorum çünki beynimi,kalbimi,ruhumu ve bedenimi alıp hiç bilmediğim bir yere gidiyorum."
Bavuluma sonuncu gömleyimi de koydum ve bir kaç saniye neyi unutup, neyi unutmadığımı düşünmeye başladım.
Aklıma birşey gelmedi, ne gerekiyorsa almışdım.Son olarak siyah,uzun montumu da giydim ve telefonumu şarjdan çıkarıp, çantama yerleşdirdim.
Bütün yol boyu bana lazım ola bilirdi bu yüzden şarjının tam olmasını istiyordum.Küçük olsa da bir çok eşyamı tutan siyah el çantamı da koluma takdım ve diğer elim bavuluma gitdi.Son defa yatak odama bakdım.Krem renginde duvarları,dört kapılı dolabı,küçük makyaj masası ve küçük yatağı olan odamla vedalaşıyordum.
Çünki bura bir daha dönmeyi düşünmüyordum.Belki dönerdim geri ancak amacıma ulaşmadan geri adım atmayacakdım.Belki de amacıma hiçbir zaman ulaşamıycakdım bu yüzden hiçbir zaman geri dönemiycekdim ve bu odayı hiçbir zaman göremiycekdim, bu yüzden son kez baktım.
Tam odadan çıkıcakdım ki aklıma gelen şeyle hemen çantamı açdım ve Amerikaya gitme sebebimin orda olup-olmadığına bakdım.Onu evde unuturum diye ödüm kopuyordu.Ancak aradığım şeyi bulduğumda derin bir nefes aldım ve çantamın ağzını kapayıp, diğer elimle bavulumu kavrayıp,küçük adımlarla odadan çıkdım.
Küçük ve dar kolidorda yürürken son kez salona,mutfağa,banyoya girdim ve küçük evimle vedalaşdım.Siyah ve dabanlı botlarımı ayağıma geçirip,çantamı ve bavulumu aldım, son kez kafamı çevirip öğrencilik,gazetecilik yıllarımı geçirdiğim eve bakdım.
Derin bir iç çekerek evden çıkdım ve kapıyı kitleyip belki de hiçbir zaman ihtiyacım olmuycağı anahtarı cebime koydum.
Bir elimde çantam,diğer elimde bavulumla yavaş adımlarla merdivenlerden inip,asansörü beklemeye başladım.Düymeye basdıkdan saniyeler sonra kapı açıldı ve asansöre girip,en aşağı katın düymesine basdım.Bina 20 katlıydı ve ben 18 katda yaşıyordum.
Her gün bindiğim asansöre son kez binmek düşüncesi bile içimde buruk bir hissin yaranmasına neden olmuşdu.Bilmiyorum belki de ben fazla hassaslaşmışdım ancak burayı seviyordum.Bura en zor zamanlarımda bana kapılarını açan cennetden farksızdı.
Her gün aynı insanları görüyordum,ancak yüzlerini ezberlediğim insanları bir daha göremiycek düşüncesi bile ağlamama neden oluyordu.Hem o insanlarla pek de samimiyyetim olmamışdı.
Ben hayatımda ilk kez yaşadığım,sevdiğim ve alışdığım bir yerden ayrılıyor,çok uzaklara gidiyordum.Belki de bu yüzden içimde böyle bir hiss vardı,daha önce hiç yaşamamışdım bunu.
Ben bunları düşünürken artık asansör en alt kata varmışdı.Kapı açıldı ve çantamla,bavulumu alıp asansörden çıkdım.Son kez başımı çevirip asansöre bakdım ve kapanan kapıyla onunla da vedalaşdım.Birşey hatırlayın ca burukca gülümsedim.Eskiden bu asansörü kullanırken yavaşlığından şikayet ederdim,elbette o zamanlar öğrenciydim ve derse gecikdiğim için yavaşlığından şikayetlenir,mızmılanırdım.
Bu az değilmiş gibi benimle sürekli asansörü paylaşan,durmadan bana sorular soran,hayatımla ilgilenen bir kadın vardı ve adını bile bilmiyordum daha.
Yaşı 50-55 arası gibiydi,biraz tombul du ve ne zaman asansöre binsem,oda orda olur,bana durmadan kendimle ilgili sorular sorardı.Kimim? Adım ne? Kaç yaşındayım? Nerde okuyorum? Ne okuyorum? Ailem kim? gibi buna benzer sorular sorar ve anlam veremediğim konulardan konuşurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ KATİL
Humor"O bana anlam veremediyim bir şekilde bakıyordu, bende ona daha doğrusu kömür gibi simsiyah gözlerine bakıyordum."