On beş dakika kadar geçmişti. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki yerimde duramıyordum. Depo o kadar sessizdeki kalbimin sesini duyuyordum. Duvara yaslandım ve sakinleşmeye çalıştım. Resmen bacaklarım titriyordu. Bayılacak gibiydim. Sanki yer altımdan kayıyordu ve ben zorla ayakta durmaya çalışıyordum.
Amir yanıma geldi. "İyi misin?" dedi kimsenin duyamayacağı bir şekilde. Midem o kadar bulanıyordu ki. Acilen kendime gelmem lazımdı. Yağız'la bu haldeyken yüzleşemezdim. Hemen Amir'in sesiyle kendimi toparladım. Şuan güçsüz olma zamanı değildi. Bebeğimizin intikamını en sert şekilde alacaktım. Peki aldığımda bebeğimi yerine getirebilecek miydim? Ya da yeniden bir bebeğim olabilecek miydi? Yağız'ın benden aldığı bir bebekten daha fazlasıydı. Hayatımı mahvetmişti. Onun için öldürmek belki basit kalacaktı.
Düşüncelerim kurtulup Amir'e iyiyim anlamında başımı salladım. Bana belli etmemeye çalışıyordu fakat Amir'de gergindi.
Derin sessizliğin ardından dışarıdan araba sesleri duydum. Tüm bebeklerimin katili gelmişti. Sesi duyar duymaz içim öyle bir kinlendi ki bacaklarımın titremesi bir anda kesildi. Kendimi dikleştirdim ve en sert halimle deponun kapısına yöneldim. Arkamda Atahan ve Dolunay duruyordu.
Yağız kapıyı sertçe ittirerek arkasında birkaç adamla beraber depoya girdi.
"Dolunay!" diye bağırdı.
Yağız ve adamları içeri girer girmez Amir'in adamları ona silah doğrulttu. Bu sıra da Yağız'ınkilerde silah doğrulmuştu. Tek fark, bizden biri Dolunay'ın kafasına silah doğrultuyordu. Yağız bunu fark edince hemen olduğu yerde durdu.
Yağız'ı görür görmez içimi inanılmaz bir öfke kapladı. Gözlerimi kırpamıyordum çünkü kırparsam o anları tekrar tekrar yaşayacağımı biliyordum. Çünkü şimdiden vücudumda o soğuk metali tekrardan hissetmiştim. Elimi karnıma götürüp deli gibi ağlamak istesem de bunu yapmayacaktım. Karşım da duran adi herif cezasını çekecekti. Ve bu benim elimden olacaktı. Onunla geçirdiğim bana dokunmasını izin verdiğim her güne tekrardan lanet ettim.
"O kızın saçının teline zarar gelirse-" Yağız söylenirken Amir arka tarafımdan önüme geçerek lafını kesti ve ,
"Ne yaparsın?" Tehditkar ses sonu içimi titremişti.
"Amir sen kızları kaçırmayı hobi haline getirmişsin." Dedi Yağız alaycı bir şekilde. Onun bu hali beni iğrendirmişti.
"Kız sikimde değil. Adamlarınla beraber buradan gidebilir." Soluk verdi. "Ama sen burada kalacaksın."
"Amir biliyorum hala yastasın. Daha kırkı dolmadı." Bunları alaycı bir şekilde söylüyordu. Bir silah alıp onu öldürmemek için kendimi zor tutuyordum. Bu işlere aşina değildim ama şuan zamanı olmadığından emindim. "Fakat benim kim olduğumu ve en başta bizim niye konuştuğumuzu.." Gözlerinin bana çevirdi "Senden ne karşılığında Alin'i istediğimi unuttun her halde?"
Yağız'a öyle iğrenç bir şekilde bakıyordum ki bunu fark etmemesi mümkün değildi. Fakat asıl olayı şimdi hatırlamıştım. Bu tamamen aklımdan çıkmıştı. Yağız'ın elinde Amir'in babasını hapse sokacak bilgiler vardı. Amir'in asıl tedirginliği anlamıştım. Yağız'ı öldürdüğümüz an Uraza Bey hapse girecekti. Bebeğini tercih etmişti.
Fakat Amir'e baktığımda bu hiç umurunda değil gibi gözüküyordu. Bir sorun ya da bir planı vardı. Anlayamamıştım.
"Babama hiçbir şey yapamazsın Yağız."
Yağız güldü. "Tabi efenim." Elini cebine attı ve telefonunu çıkardı. Bir numara tuşladı ve hoparlöre aldı.
"Semih. Uraza'nın görüntüleri olan belleği getir. "
Telefonu kapattı. Amir bu duruma alaycı bir gülüş attı. Yağız buna şaşırmış gibiydi fakat hiçbir şey belli etmiyordu.
"Al görüntüleri. Ver Dolunay'ı. Okey? حسنا؟ (Tamam?)"
Amir kollarını bağladı. Dudaklarını gülümseyerek sıktı ve "Tamam, getirsin bakalım görüntüleri." Dedi.
Ne yapıyordu? Aklında ne vardı?
Yağız'ın telefonu tekrar çaldı. Yağız telefonu açtı ve duyduğu şey karşısında "Ne diyorsun amına koyayım? Nasıl olur lan bu! Düzgün bak!"
Sinirlenmişti. Bu durum Amir'in çok hoşuna gidiyordu. Elindeki kozları mı almıştı? Nasıl becermişti?
Yağız telefonu sinirle kapattı ve Amir'e döndü. Amir , "Aradığını bulamadın mı?" dedi.
"Kim lan?" diye sordu Yağız. "Hangi iti aldın?"
Bu sırada Yağız'ın arkasındaki adamlardan biri silahını indirdi ve bizim tarafa doğru ilerlemeye başladı. Adam Amir'in tam yanında durdu ve "Bu kadar salak olduğunu düşünmemiştim." Dedi alaycı bir tavırla. Amir içeriye adam sokmuştu.
Yağız deliye dönmüş gibiydi. Fakat yine o iğrenç yüzünde bir ifade yoktu. Bu beni gittikçe daha sinirlendiriyordu. Bir şeyler yaşanmaması ve o herifin hala nefes alması beni deli etmişti. Bir şeyler daha konuşuluyordu fakat duyularım kapanmıştı.
Önümde o gün akan kanlarım belirmişti. Bıçak içime defalarca girdi ve çıktı. Yağız'ın bana iğrenç dokunuşlarını hissettim. Gözlerimi Yağız'a çevirdiğimde onu aynı benim gibi kanlar içinde yatarken hayal ettim ve bu beni öylesine tatmin etti ki onu şuan öldürmek istedim.
Ne yaptığımın farkında bile değildim. Yanımda duran adamın belindeki silahı alarak Yağız'a doğrulttum. Ellerim titriyordu.
"Alin!" Amir şaşkınlıkla bana seslendi. Yağız da bunu beklemiyordu. Ellerim titriyordu fakat adım gibi emindim ki Yağız onu öldürürken tereddüt etmeyeceğimi biliyordu. Çünkü yüzümde bu ifade vardı. Onu öldürdükten sonra ne hissederdim ne yapardım bilmiyordum. Tek istediğim onun cansız bedenini karşımda görmekti.
"Alin." Dedi Yağız. "Yapma ama. Seni senden bile iyi tanıyorum. Sen o tetiği çekemezsin." Gülümsedi. "Sen minik bir ev kedisisin."
"O tanıdığın kız bebeğiyle birlikte öldü." Direkt cevap vermiştim. Çünkü düşünmeme gerek yoktu. Doğruydu. Bebeğim beni güçsüz tavırlarımdan dolayı ölmüştü. Artık o güçsüz kız yoktu karşısında. Ellerimin titremesi azalmıştı.
Bu sözümden sonra Yağız tetiği çekip onu öldüreceğime inanmıştı. Çünkü artık yüzünde o korkuyu görmüştüm.
"Beni öldüremezsin Alin." Parmağım tetiğe gitti. Gözüm dönmüştü artık sesine dahi tahammül edemiyordum. Amir'e döndü ve "Babanı kurtarmış olabilirsin. Fakat sevgilin o tetiği çektiği an annenin yerini asla öğrenemezsin." Sonra tekrar gözlerini bana çevirdi. "Sen de babanın yerini minik ev kedisi."
Anlamamıştım. Babam ne alakaydı? Kaşlarım çatıldı. Amir yanımdan yavaşça yanıma gelip hafif önüme geçti. "Ne diyorsun lan sen?"
Babamı yıllardır görmemiştim hatta doğru dürüst hatırlamıyordum bile. Onun hakkında tek bildiğim şey annemi başka bir kadın için terk edip bizi yalnız bırakmasıydı. Ona beslediğim tek şey nefretti. Beni babamla tehdit edecek kadar salak mıydı? Amir'in annesi ne alakaydı?
"Beni babamla mı tehdit ediyorsun cidden?" diye sordum Yağız'a. Silah hafifti ama artık bana öyle ağır geliyordu ki.
Amir araya girdi. "Ne biliyorsun lan annem hakkında?"
Yağız'ın yüzü sanki bir zafer kazanmış gibiydi. "Alin'in babasıyla gününü gün ettiğini." Ne diyordu? Babamla Amir'in annesi ne alakaydı? Amir sinirlenmişti. "Beni öldürürsen annenin yerini öğrenemezsin."
"O adamın yeri umurumda bile değil!" diye araya girdim. "Onun yerini öğrenmek istemiyorum tek istediğim seni öldürmek!"
Sesim öyle güçlü çıkmıştı ki önümde duran Amir yanıma gelerek elimden silahı almaya çalıştı.
"Alin, sakin ol."
Amir'i duymuyordum. Ne dediği ne yaptığı umurunda değildi. Silahın kabzasını sıkabildiğim kadar sıktım. Gözlerim buğulandı ve ben farkında bile olmadan silah patlayıp depoda sesi yankıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÂHÎ
RomanceArap bir erkeğin Türk bir kadına aşık olup onu mahi etmesinin hikayesi. ***Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiştir. ***