Simdi oncelikle ozur diliyorum. Hyunjini son kez aglatmadan olayi kapayamazdim. aldatanlar surunsun oh olsun (hyunjinim seni seviyorum)
bolumun sonunu begenirsiniz umarim <3
---------
Bütün sarayda görmeyi en son beklediği insanı, Hyunjin'i görmesinin üzerinden geçen üçüncü saatte çoktan arkadaşlarının yanından ayrılıp odasına geçmişti Seungmin.
Jeongin, Jisung ve yeni edindiği arkadaşı Felix'le bütün umutsuzluğa rağmen gülecek nedenler buldukları bir anda Hyunjin'i görmesiyle, bütün odağını kaybetmesinden ve kafasının karışmasından nefret etmişti.
Kafa karışıklığının nedeni hala daha Hyunjin'e karşı hissettiği duygular değildi, aksine uzun zaman sonra Hyunjin'i ilk gördüğünde hissetmeyi bekleyeceği duyguların hiçbirini hissedememişti.
Sevgi, mutluluk, özlem.. hiçbiri beklediği gibi olmamıştı. Elbette Hyunjin'i özlemişti, fakat bunun yalnızca eski bir arkadaşı özlemek gibi olduğunu da fark etmişti. Ne olursa olsun, upuzun bir geçmişleri vardı. Artık aralarına dünyalar kadar mesafe giren upuzun bir geçmişleri.
Kafa karışıklığının tek sebebi Hyunjin'in neden burada, sarayda olduğunu anlamamasından kaynaklıydı. Minho'ya karşı hissettiği şeyleri inkar etmemeye başladığı an Hyunjin'i görmesi onu biraz korkutmuştu. Minho, elbette yeni gelen askerin, eski sevgilisi olduğunu anlayacaktı. Prensin evinde, prensten gizli hiçbir şey yapamazdı.
Yapmak istediğinden de değildi zaten. Hyunjin'in varlığını tamamen inkar edip yalnızca Minho'ya odaklanmak istiyordu. Ama içten içe Hyunjin'in buraya gelmesinin bir nedeni olduğunu biliyordu.
Kendisiyle ilgili olduğunu düşünmek istemiyordu çünkü Hyunjin onu aldatmıştı ve kendisi de şu anda başka birinden hoşlanıyordu. Aylar önce ikisinin yuvası olan o ağaç evde verilmiş, 'ne olursa olsun yanına geleceğim' sözleri artık Seungmin için hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Tek istediği, Hyunjin'in burada olduğunu öğrendikten sonra Minho'yla arasının bozulmamasıydı. Bu yüzden Hyunjin'i gömesinin ardından Minho'ya koşmuştu her zamanki gibi.
Odasına geri dönmeden önce yaptığı ilk iş buydu ama Chan'dan Minho'nun eğitimde olduğunu öğrenmişti. Eğitiminin ardından da saraydan ayrılmak isteyen prenslerle görüşecekti ve bugününün fazlaca dolu olduğunu da eklemişti Chan.
Yine de, içindeki Minho'yu görme isteğini bastıramadığını, aksine gittikçe arttığını fark eden Seungmin yüzsüz gibi hissetmesine neden olacak bir şekilde Chan'a Minho'yu gördüğü yerde yanına çağırıp çağıramayacağını sormuştu. Chan'dan aldığı onayın üzerinden geçen üçüncü saatin sonunda geceliklerini giymiş, yatağında, kütüphaneden aldığı kitabı okurken Minho'yu beklemeye devam ediyordu.
Eğer Chan, Minho'ya onu beklediğini söylediyse, ki söylediğine de emindi, Minho'nun ne olursa olsun gün sonunda kendi odasına geleceğini biliyordu. Bu yüzden gözünden uyku aksa da beklemişti.
Minho'yu beklediği dördüncü saatin ortalarında kapısı tıklatıldığında heyecanla kitabı yatağının üstüne fırlatıp kapıya doğru koştu. Her zamanki gibi, Minho ona gelmişti. Üstünü düzeltip kapıyı açmadan önce son bir kez güzel olduğuna emin olmak için arkasında kalan duvardaki aynaya göz attı.
Yüzündeki kocaman gülümsemeyle kapıyı açtığında görmeyi beklediği şey Minho'ydu, bir anda ağzına kapatılan bir el, hızlıca odasına giren uzun boylu silüet ve ardından kapanan kapı değildi.
"Ne yapıyorsun, bırak beni." Uzun boylu, ellerinden bile tanıyabileceği adamı itekleyerek söylendi.
"Seni çok özlemişim Seungmin." neredeyse aynı boyda olduğu eski sevgilisi kafasını omzuna yasladında pek bir işe yaramasa da bütün gücüyle itmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love wins all; 2min
Fanfictionfar away in the universe from earth to mars will you please go with me? royalty, ftl, 2min uyarlama bir hikayedir.