volcano

562 140 42
                                    

Dün aralarında geçen yakınlaşmanın ardından Minho'nun kendisine yaptığı itirafa bir cevap verememişti Seungmin. Minho'dan hoşlandığına hatta belki de bundan çok daha fazlasını hissettiğine emindi fakat o üç kelime bir türlü ağzından çıkamamıştı.

Fakat Minho'ya herhangi bir cevap vermemiş de değildi. Belki kelimeleriyle değil ama prensin dudaklarına tekrardan atılarak ve yeniden bir öpüşme başlatarak cevabını vermişti. Minho'nun da bunu anladığına emindi.

Minho, Seungmin'in odasından çıkana kadar ara ara küçük öpücükler paylaşmışlar, gülüşmüşler ve Minho, Seungmin'in elini tutarken balkona çıkıp yıldızları izlemişlerdi.

İlişkileri ya da bundan sonra ne yapacakları hakkında konuşmamıştı ikisi de. Otuzbeş kişi başladıkları seçimde bugün itibariyle onsekiz kişi kalmışlardı ve Minho'nun gelecekteki eşini çok önceden seçmiş olmasına rağmen onsekiz prensi de bir anda eleyemeyeceğini biliyorlardı.

Üstelik Seungmin, Hyunjin'in sarayda olduğunu söyleme fırsatı da bulamamıştı Minho'ya. İkisi de mutlu anlarını birtakım sorunlarla bozmak istememiş, sözsüz bir şekilde, bir şeyleri geri plana atma kararı almışlardı o gün için.

Fakat Hyunjin'in sarayda olduğunu ve onunla çoktan konuştuğunu Minho'ya söylememek Seungmin'in içinde huzursuz hissetmesine neden oluyordu. Daha sağlıklı bir ilişki için Minho'nun başkasından öğrenmesindense ya da Hyunjin'le herhangi bir karşılaşmalarında fark etmesindense kendisi söylemeyi daha doğru buluyordu.

Bugün Minho'yla bir görüşmesi vardı ve Hyunjin'le ilgili olayı bu görüşmede söylemeyi aklının bir köşesine not etti.

Prensin dün söylediğine göre bugün kalan onsekiz prensle teker teker görüşecekti. Bir bakıma durum kontrolü yapıyordu ve prenslere son kez seçimden çekilip isteyip istemediklerini soracak, geçen birkaç haftada uyumlu olmadığını düşündüğü dört prensi eleyecekti.

Kendisi listede, Minho'nun ziyaret edeceği sekizinci prensti ve Minho'nun onu ziyaret etmesine kadar nereden baksa dört saate yakın bir süre vardı.

Bu süreç içerisinde yarın üçüncüsü yapılacak olan ve televizyonda halka sunulan haftalık kontrollere hazırlanma kararı almıştı. Buna normalde tek başına hazırlanması daha iyiydi, arkadaşınla çalışırsan arkadaşının senin düşüncelerini çalmasından korkup herkesi tek çalıştırıyordu saraydakiler. Fakat Seungmin, yeni edindiği arkadaşı olan Felix'le daha yakın olabilmek ve Jisung ile Jeongin'le daha çok zaman geçirebilmek adına sabahın erken saatlerinde arkadaşlarına haber göndertmişti.

Sonuç olarak dört arkadaş kahvaltının ardından üzerlerine daha rahat edebilecekleri birkaç şey geçirip bahçedeki çardaklara inme kararı almışlardı ve Seungmin de tam şu anda bahçeye gitmek üzere son basamağı iniyordu.

Dünden beri tek başına bir yere gittiği her an sağ tarafına dönüp konuşmak için Mia'yı arıyordu ve bulamadığı her seferde kalbi sıkışıyormuş gibi hissediyordu. Bir kayıp daha yaşamak ve bunun acısıyla karşı karşıya kalmak istemiyordu.

Seungmin, yine Mia'yı düşündüğü sırada arkasından gelip bir anda koluna giren Jisung'la bunu beklemediği için yerinde hafifçe zıplamış, gözlerini sonuna kadar açmış bir şekilde yanındaki arkadaşına dönmüştü.

"Jisung! Her seferinde böyle aniden geliyorsun, bir gün kalbime inecek." hala gözleri açık bir şekilde söylendiğinde sağ elini havada salladı Jisung geçiştirmek istercesine.

"Ay, bu kadarcık şeyle kalbine inmez canım. Birazdan konuşacağımız şeylerin kalbine inmemesi için kendini hazırlasan iyi edersin ama. Küçük bir sorguya çekilecek olabilirsin."

love wins all; 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin