ust uste iki bolum attigim icin 15. bolumu okumayi unutmayinn <3
--------
Karşısındaki prensin biraz daha rahatladığı belli olurcasına çattığı kaşlarını düzeltmesinin ve çok hafif de olsa bir gülücük bahşetmesinin ardından pansumanı yapmak için malzemeleri teker teker yatağa bıraktı ve Minho'nun arkasına geçip bağdaş kurarak oturdu.
İlk başta malzemelerle uğraştığı ve odağında olmadığı için görmediği şeyler malzemelerden kafasını kaldırıp pansumana başlamak için önündeki prensin sırtına baktığında titrek bir nefes almasına neden oldu.
Minho'nun sırtında bir kısmı iyileşmiş, kabuk bağlamış ya da iz kalmış, bir kısmı henüz yeni olduğu belli olan yaraların bugün aldığı hançer darbesinden olmadığını bilecek kadar yara görmüştü Seungmin.
Minho'nun bahsettiği, ondan iğrenmesine sebep olacak şey bu muydu? Bütün sırtını kaplayan ve kimisi bıçakla, kimisi yakıcı bir aletle kimisi de deri bir cisimle yapıldığı belli olan yaralar mıydı?
Bütün bu yaraların ne zaman ve nasıl olduğunu bilmiyordu. Tahminlerine göre bazıları oldukça eskiydi fakat ne olursa olsun içindeki duygu iğrenti değildi ve olamazdı da.
Minho'dan izin istemediğini bile fark etmeden içindeki ani bir hisle sağ elinin parmaklarını hafifçe üstü kabuk bağlamış yaralara değdirirken gözleri doldu. Kendisinin dokunmaya bile kıyamadığı, dokunurken gözlerinin dolmasına neden olan bu yaraları kim, nasıl yapabilirdi ki?
Sırtında hissettiği nazik dokunuşla titredi Minho. Gördüğü yaralardan sonra, Seungmin'in hala daha en nazik hareketlerle ona dokunması, güçlü durmak için çabalayan prensin de gözlerini doldurmaya yetmişti.
Hayatı boyunca aradığı sıcak dokunuşları ve nazik hareketleri sarayında ilk gördüğünden beri kalbine girmiş o çocuktan hissettiğinde zaten derin bir iç çekmekten ve fazla duygu yüklenmesi yaşadığı için gözlerinin dolmasından başka şansı kalmıyordu.
"Seungmin-" yüzünü göremediği için tepkilerinin ne olduğunu bilemediği çocuğa seslendiği sırada bütün yaralarında teker teker gezen ve acısını almak istercesine tüy gibi bırakılan dokunuşlarla bütün kelimeleri boğazına dizildi. Hissettiği dokunuşların etkisiyle burnu sızlıyordu ve boğazına bir düğüm oturmuştu. Belki konuşabilse bütün her şeyi anlatacaktı fakat boğazındaki yumru sesini bulmasını bile engelliyordu.
Arkasında olduğu için yüzünü göremediği çocuğun da kendinden bir farkı olmadığını bilse biraz daha rahatlamış hisseder miydi acaba?
Ellerini Minho'nun yara dolu sırtında gezdirirken bütün yaraların acısını teker teker kalbinde hissediyordu Seungmin. Ağzını aralayıp sesinin titremesini umursamadan çıkarabildiği tek kelimeyi söyledi o an, "Kim?"
Minho'nun onu anladığını biliyordu. Minho onu bu zamana kadar hep anlamıştı. Başkası için anlamsız gelebilecek tek kelimesinde kaç tane anlam yattığını Minho biliyordu. Kim demişti Seungmin, Kim bunu yapabilir, kim sana kıyabilir?
Yüzünü göremediği için belirsizliğe daha fazla dayanamayan Minho derin bir nefes alarak arkasına döndü. Ne bekliyordu bilmiyordu ama kendisi gibi gözleri dolmuş ve kendisinden daha çok acı çeker gibi yaralarını dikkatle inceleyen Seungmin'i görmeyi beklememişti.
Daha fazla Seungmin'in aklındaki sorulardan kaçamayacağının bilincindeydi. "Kral yaptı, sözünden çıkılması otoritesinin sarsılmasına neden olduğu için en sevdiği şey değildir ve ben de pek söz dinleyen bir evlat değilim." ortamı yumuşatabilmek için acısını yine gülümsemeyle saklamaya çalıştı. "Ama artık acımıyor, aksine alıştığımı bile söyleyebilirim. Bana acı çektirerek hizaya getirebileceğini düşünüyor ama yirmi yıldır bunun işe yaramadığını fark edemedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love wins all; 2min
Fanfictionfar away in the universe from earth to mars will you please go with me? royalty, ftl, 2min uyarlama bir hikayedir.