forever with me

560 129 49
                                    

sonda sürpriz var iyi okumalarr <3

-----------

Elleri birbirine kenetli bir şekilde kimseyi rahatsız etmemek adına attıkları sessiz ama bir o kadar da hızlı adımlarla film izledikleri odadan çıktıklarında Seungmin'in aklında bir sürü soru vardı.

İlk olarak nereye gittiklerini merak ediyordu, Minho'nun ona daha nasıl bir sürpriz hazırlamış olabileceğini merak ediyordu ve bundan sonra neler yaşanacağını merak ediyordu.

Elbette Minho'yla duyguları hakkında konuşmuşlardı fakat gelecek hakkında henüz bir şey konuşmamış olmaları Seungmin'i biraz da olsa geriyordu. Hala daha Minho'dan bir atak bekleyen on beş, arkadaşlarını çıkarırsa on iki prens vardı.

İkisinin de birbirini sevdiği bu senaryoda, seçimden ayrılması gereken on iki prensin ne zaman gidecekleri, aralarında bir şeylerin kesinleşip kesinleşmediği gibi bir sürü soru da aklının bir köşesindeydi fakat yine de kendisini anın güzelliğine bırakmayı tercih etti o an için.

Minho'ylaydı. Onunla gülebiliyor, onu sevebiliyor ve onu öpebiliyordu. Bu, en azından şimdilik onun için yeterliydi.

Hızlı adımları nedeniyle ayağı dolandığında ve neredeyse düşecek olduğunda hemen yanındaki Minho'nun onu tutmasıyla kendine geldi. Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki adım atmayı unutmuştu ve Minho kendisinden önce bir adım attığında da ayağı birbirine dolanmıştı.

Küçük bir gülüş bıraktı geceye Minho. "Sakar halin de diğer bütün hallerin gibi çok tatlı aşkım. Ama lütfen kendine zarar verecek bir şey yapma."

Minho'nun önünde neredeyse düşeceği ve düşmese bile rezil oluşunun utancıyla kafasını hafifçe eğdi. Yanakları çoktan kızarmaya başlamıştı ve komik göründüğüne emindi.

Minho da onunla beraber kafasını kendi yüz hizasına getirip aşağıdan ona baktı ve çenesini tuttu tek eliyle. "Ayrıca lütfen kendini benden saklama. Seni her halinle seviyorum ve her halini görmek için yanıp tutuşuyorum. Bunu benden esirgeme."

Az önce yaşadığı utancın üzerine bir de Minho'nun, devamlı duysa da alışamadığı güzel sözleri eklendiğinde yanakları biraz daha kızarmış olmasına rağmen Minho'nun sözünü dinlediğini belirtircesine kafasını kaldırdı.

"İşte böyle." Dudaklarına küçük bir kelebek öpücük kondurdu Minho. "Teşekkür ederim."

Tekrardan kendisine uzatılan eli tuttuğunda ve az önceki hızlı tempolarında yürümeye başladıklarında gerçekten Minho'yu hak etmek için neler yapmış olabileceğini düşündü.

Giriş katına ulaştıklarında ve hız kesmeyip bahçeye çıktıklarında sağa dönmeleriyle nereye gittiklerini anlamıştı Seungmin. Bahçenin hemen sağında ahırlardan başka bir yer yoktu fakat bu saatte ahırda ne yapacak olduklarını da anlayamamıştı.

Tahmin ettiği gibi ahıra girdiklerinde daha önceden Minho'nun birkaç kere bindiğini gördüğü, ahırın en görkemli atı sayılabilecek siyah yeleli ata yöneldi Minho.

Prensi gördüğü andan beri ses çıkarmaya başlayan siyah atın yelelerini okşarken ona döndü ve konuştu Minho. "Binicilik dersi aldığını görmüştüm. Binmeyi biliyorsun değil mi?"

Atın güzelliğine dalmışken yalnızca onaylarcasına kafa salladı. "Ben de sevebilir miyim?"

Minho'nun ona izin vereceğini biliyordu fakat atın huyunu bilmediğinden izin alma gereği duymuştu.

"Elbette, elini uzat bana." Minho'nun elini tuttuğunda ve aynı ilk defa bahçede yürüyüşe çıktıklarında sevdikleri kedi gibi bakımlı olduğu belli olan, yumuşacık yeleli atı sevmeye başladığında atın kafasını eline doğru itmesiyle gülümsedi Seungmin.

love wins all; 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin