Yorum yapın biraz..!
...
"Neyden korkuyorsun?"
Çimlerin üzerine oturmuş, küçük çocukların yaptıkları eğitimleri izliyordum. Onları bu küçük yaşlarına rağmen lordun askerleri olmaları için eğitiyorlardı. Onlara sormuşlar mıydı bunu, istiyorlar mıydı bunu?
Küçük çocuğun arkasında duran kızın sakin ses tonuyla onlara döndüm. "Bu demir parçası sana zarar vermez."
Elleri titreyen küçük çocuk, kılıcını bir türlü doğru düzgün tutamıyor ve neredeyse sürekli arkasındaki kız tarafından azarlanıyordu. Ah belli ki sorulmuyordu onlara, bir asker olmak isteyip istemediği.
Kızın elleri çocuğun omuzlarını buldu, hafifçe sıktı. "Elindeki kılıç, senin ve bu evrenin hayatını korur Jun. Sana zarar vermez, kullanmayı bilirsen. Öğrenmek için çabalamalısın. Kaçarak hiçbir şey elde edemezsin."
Sakin bir tonda konuşan kızın haklı olduğunu düşünüyordum lakin çocuk istemiyorsa zorlamamak gerekirdi, zorla hiçbir şey yaptıramazdınız. Zorla yapılan bir şey, en küçük rüzgarda dağılıp giderdi.
"İstemiyorum." Boğazını temizledi Jun, titreyen sesiyle konuştu zar zor ve kafasını eğip kızdan sakladı yüzünü. "Bunu yapamam."
"Ah. Hâlâ hazır değil misin?" Kız anlayışlı bir tavırla konuşup çocuğun omuzlarını bir kez daha sıktı ve elindeki kılıcı alıp gidebileceğini söyledi. Sanırım zorlama yoktu, yani asker olarak yetişecektin fakat bunun için sana süre tanıyorlar ve anlayışlı yaklaşıyorlardı.
Çocuğun koşarak uzaklaşması ile derin bir nefes alarak dikleşti kız, gözlerini eğitim gören diğerlerinde gezdirdi. Tek kendisi yoktu; birkaç erkek ve birkaç kızda çocukları eğitiyordu, sanırım sadece onun eğittiği çocuk istemiyordu bunu.
Gözleri beni bulduğunda ne yapacağımı bilemeyerek kafamı çevirdim hızla, yutkunmadan edemedim. Buradaki herkes beni geriyordu. Eh hepsi her an kılıçlarını, hançerlerini çekip lordlarına yaptığım şeyin hesabını sorabilirdi; hepsinde vardı bu potansiyel.
Yanıma adımladığında daha bir gerildim, karnım kasıldı. Terleyen avuçlarımı pantolonuma silerken göz ucuyla ona bakıp sınırlı olup olmadığını anlamaya çalıştım. Bana hesap sormaya gelmiyordu umarım.
Önümde durduğunda yapacak bir şeyim yoktu, kafamı kaldırıp onun turuncu gözleri ile gözlerimi buluşturdum.
"Sen lordun seçtiği insanoğlusun değil mi?"
"Evet." Sesim düşündüğümden daha kısık çıkarken kızın değişen yüz ifadesi ile lanet ettim. Ne diye bu kadar güçsüz duruyordum? Boğazımı temizledim ve kafamı sallayarak "Evet," diye tekrarladım daha bir gür sesle.
"İsmin nedir?"
"Chan." İnsanların yaşam tarzlarından -gelenek mi demeliydim, bilemiyorum- haberi varmış gibi görünüyordu bu kızın. "Peki, senin bir ismin var mı?"
Gururlu bir ifade ile kafasını salladı. "Lordum benim için en güzel ismi seçti: Xia."
Minho'nun isim verdiği askerlerinden birisi. Neye göre veriyordu isimlerini? O da bunu düşünüyormuş gibi "İsmini alma sebebin nedir," diye sordu. Sonraysa elini salladı önünde. "Doğru ya siz insanlara aileleri veriyor isimleri, sebepsiz yere."
Sebepsiz yere? Sebepsiz olduğunu düşünmüyorum lakin önümdeki kıza bunu dile getiremezdim. "Senin ismini alma sebebin nedir?"
"Lordumun dediğine göre Xia, kahraman anlamına geliyormuş. Düş lordunun elinden kurtarmıştım birkaç çocuğu, bu yüzden kahraman ilan edildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Universe Ruler/ Bangİnho
FantasyKehanet rüyaları gören bir insanoğlu, evrenin hükümdarı olmak isteyen bir lordun dikkatini çekmişti.