Yorum yapmayı ihmal etmeyin!!!
...
Hyunjin'in 'senin bizden başka arkadaşın mı varmış' adlı saçma konuşmasını dinlememek için sofrayı kurarken attığı bakışlardan kaçamıyordum.
Ona uzun bir açıklama yapmamı bekliyordu ki ne diye var olan tüm arkadaşlarımdan ona bahsedeyim ki? Hayatımdaki tek kişinin kendisi olduğunu falan mı düşünüyordu? Sinir bozucu.
Mutfaktan yemek dolu tabaklarla çıkan sarışın kıza dikti gözlerini Hyunjin bu kez, benden bir tepki alamayınca. Ki sarışın kız ise bizimle hiç ilgilenmiyor, Hyunjin kendisi ile konuşmaya kalışınca ya ters ters bakıyor ya da kısa cevaplarla sorularını Hyunjin'in ağzına tıkıp mutfağa gidiyordu.
Sarışın kız, Hyunjin'in kendisine bir şey sonrasına izin vermeden tabakları masaya bırakır bırakmaz koşar adımlarla mutfağa gitti. Soruları ile bıktırmıştı kızı belli ki, o da kaçarak kurtulmaya çalışıyordu. Kaçamayacağını hâlâ anlayamamıştı sanırım.
Mutfaktan çıkan Minho, yardım etme gereksinimi duymuyormuş gibi ellerini cebine sokmuş ve oldukça rahat bir ifade ile masaya yaklaşmıştı. Arkadaşımın geldiğini söyleyip kıyafetlerinin bu dünyaya pek uygun görünmediğini söylediğimde beni onaylayıp değiştirmişlerdi hızlıca, siyah bir sis sayesinde.
"Birbirinize hiç benzemiyorsunuz," diye mırıldandı Hyunjin Minho'ya karşı. Gözleri kısılmış, sorgularcasına bakmıştı ona.
"Kuzen olduklarını söyledim aptal. Hangi kuzen birbirine benziyor?"
Bıkkınca cevapladım onu. Saçma soruları ile herkesi bıktırmayı beceriyordu gerçekten. Omuz silkerek karşılık verdi.
Kuzen olduklarını söylediğimde Minho'dan öyle bir bakış almıştım ki hatırladıkça pişman oluyordum. Eh her şeye laf bulan, karşısındaki kişinin lord olduğunu umursamadan konuşup duran ve resmen bakışları öldüren bu kızla kuzen olmak ya da öyle davranmak berbat bir şey olmalıydı. Çünkü böylece karşısındaki kişinin lordu olduğunu tamamıyla unutuyordu sarışın.
Minho masaya kutulduğunda Hyunjin birkaç adım atarak yanıma geldi, kulağıma eğildi ve "Neden bizi tanıştırmadın hiç," diye sordu. Çünkü bende bugün tanıştım.
İlk geldiğinde dile getirdiğim çocukluk arkadaşım yalanını tekrardan gün yüzüne çıkardım. "Çünkü uzun zamandır görüşmüyorduk."
Dudakları büzüldü. Gözlerini bizi beklemeden yemeğe başlayan bedende gezdirdi. Bu lord, burada istediği gibi davranabileceğini mi düşünüyordu? Göz devirdim ve hiç çekinmeden masadaki bedeni süzen arkadaşıma döndüm.
"Ne kadar da yakışıklı," diye fısıldadı, kafasını yana yatırdı ve gözlerini ayırmadı lorddan. Dik dik baktığı bedenin tek bir hareketle kendisini öldürebilecek olduğunu bilseydi, böyle davranmaya devam edebilir miydi? Bilemiyorum.
Onun fısıltısı ile gözlerimi tekrardan lorda çevirdim. Evime ilk geldiği zamanki kıyafetlerinin aksine gündelik kıyafetler vardı üzerinde, diğerlerine nazaran gösterişsiz olsalar bile üzerindekiler ona bakan dönüp bir daha bakardı.
Kızıl saçları parlamıyordu artık, solgun bir rengi vardı. Sanki birkaç gün önce boyatmış da bu hale gelmiş gibi görünüyordu lakin bunun kötü durduğunu söyleyemezdim. Kahveydi gözleri ise. Eh kırmızı göz rengi bas bas bağırıyordu ben insan değilim diye, böylesi daha iyiydi.
Ona baktığımı hissetmiş gibi kafasını çevirip bana baktı, sorarcasına kaşlarını çattı. "Bir sorun mu var?"
"Ah, hayır. Sadece-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Universe Ruler/ Bangİnho
FantasíaKehanet rüyaları gören bir insanoğlu, evrenin hükümdarı olmak isteyen bir lordun dikkatini çekmişti.