Yorum yapmayı unutmayın!
...
Dün ortadan kaybolduktan sonra geri gelmemişti. İçerideki odalardan birine gittiğini söyleyen ikiliye biraz başının ağrıdığını, dinleneceğini söylemiştim. Sürekli içerideki odaları kontrol etmiş, onu aramıştım fakat belli ki gerçekten Maya çağırmıştı.
Bugün sabah uyandığımda yine görmemiştim onu ya geri gelmemişti ya da bende köşe bucak kaçıyordu. Ne yaptıysam artık...
Dışarıdaki birkaç işimi halletmek için çıkmıştım bende evden. Gelirse beni her türlü bulabilirdi zaten fakat öğlene kadar süren işimde kimse gelmemiş, annem dışında da kimse aramamıştı beni. Şimdiyse işlerimi bitirmiş, eve dönmüştüm.
Kapıyı açıp içeriye girdiğimde kulaklarımı televizyonun sesi doldurdu. En sonunda gelebilmişti demek ki.
Poşetleri koridorun ortasında bırakıp salona doğru ilerledim, kapının önünde durup omzumu eşiğe yasladım ve televizyon izleyen bedene baktım. Bu kez çizgi film izlemiyordu, şaşırtıcı.
"Neden çağırmış Maya seni?"
Yavaş adımlarla içeriye girip tekli koltuğa otururken ondan soruma bir cevap bekledim fakat o ne gözlerini televizyondan ayırdı ne de soruma bir cevap verdi.
Onun gibi sessizleşip gözlerimi televizyona diktim. Romantik komedi lakin pür dikkat diziyi izleyen bedene pekte komik gelmiyordu bu sanırım. Anlıyor muydu ki gerçi?
"O çok sevdiğin çizgi filminin saati şu an."
Bunu dememle birlikte kafasını çevirip bana baktı. Sahi ne diye onun çok sevdiği çizgi filmlerin saatini biliyordum ki ben?
"İzlememden rahatsız oluyorsun," diye mırıldandı. Dün kumandayı elinden almam ve çizgi film açmasına izin vermemem yüzünden miydi tüm bu tavrı?
"Hayır olmuyorum. Sadece arkadaşlarım buradayken çizgi film seyretmen garip kaçardı."
"Onlara kim olduğumu söyle. Senin arkadaşlarının yakın olabileceği birisi değilim."
"Oysa dün birini en yakın arkadaşın olarak seçmiştin."
Gülümsedi, bu öyle tatlı bir gülümseme değildi. Korkutucuydu. "O zaman onu öldürüp sonsuza dek en yakın arkadaşım yapabilirim. Doğru insanoğlu, bunu neden yapmayayım?"
Gözlerimi büyüttüm. Ne saçmalıyordu bu? "Çünkü sen öylesine kimseyi öldürmezsin."
"Beni tanımıyorsun insanoğlu." Televizyonu kapatıp oturduğu yerde dikleşti ve kıkırdadı. "Ben ölüm lorduyum, birilerinin öylesine ölmesi beni üzmez veya herhangi bir şey yapmaz bana. Aksine orduma katılacak daha fazla asker verir ve daha fazla güç."
Kollarımı önümde birleştirdim. "Seni bu kadar sinirlendiren de ne?"
Derin bir nefes alıp verdi, konuyu değiştirmek istermiş gibi elini salladı ve arkasına yaslandı. "Seni ilgilendiren bir mesele değil insanoğlu."
"Ama tüm sinirini bana kusuyor gibisin."
"Her neyse," diye geçiştirdi beni, bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyor gibiydi. "Sormadan hareket etmek istemedim insanoğlu, sonuçta burası sana ait. Çocukları kısa bir süreliğine buraya getirebilir miyim? Uzun zamandır tekler."
"Yedi günahı mı?"
Kafasını sallayarak beni onayladığında gözlerim kısıldı. O çocukların neye benzediğini bilmiyordum, dışarıdan birisi görürse pekte hoş olmazdı bu yüzden. Fakat çocukların uzun zamandır başka bir evrende tek başlarına olma düşüncesi, bu düşüncemi yok etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Universe Ruler/ Bangİnho
FantasyKehanet rüyaları gören bir insanoğlu, evrenin hükümdarı olmak isteyen bir lordun dikkatini çekmişti.