Yorum yapsanız keşke...
...
"Diğer varlıklar ve insanlar yaratıldıktan sonra şeytan bu durumdan hoşnut olmadı, sırf bu düşüncesi yüzünden öldürülmemek için kaçtı ve onun yüzünden inançlar ortaya çıktı.
Normalde herkes tek bir kişinin yüceliğine inanırdı, bu da tanrıyı güçlü kılardı. Fakat ortaya çıkan inançlar, lordları tanrılaştırmaya ve birbirine düşürmeye başladı.
Mesela insanlar rüyalarında istediklerini yapabildiklerini fark ettiklerinde düş lordunu tanrılaştırdılar. Bu ona güç bahşettiğinden daha fazlasını istedi, tanrıya ve birçok kardeşine taraf oldu.
Yaşam ve ölüm, herkesin bir parçası olduğu için tanrının ayrıcalık tanıdığı çocukları olduk. Bizden güçlüsü yok, bu da bazı lordları kıskançlığa sürükledi ve bize düşman etti.
Bu yüzden birçok lord öldü, geriye on lord ve evrenin hükümdarlığına yükselen bir lord kaldı. Bu iğrenç bir şey, evrenin hükümdarlığı benim veya ölümün olmalıydı. Sırf daha fazla kayıp olmasın diye gözünü hırs boyamış bir aptalı seçtiler. Tanrı da buna izin verdi.
Fakat sonraysa lordlar arasında gruplaşma oldu; evren hükümdarını tanrılaştırmaya çalışan bir grup ve tanrının tarafında olan bir grup.
Tanrının tarafında olanlar ben, ölüm, ateş, su, toprak ve hava lordları. Bunlardan bahsetmiş olmalı."
Kafamı sallayarak onayladım onu. Tanıştığımız ilk gün iyi anlaştığı lordlardan bahsetmişti; ateş lordu Mingi, su lordu Felix, toprak lordu Sunwoo, hava lordu Jihoon.
Sadece diğer lordlardan bahsetmemişti, isimlerini ağzına dahi almıyormuş gibiydi.
Boğazını temizledi Jisung. Jisoo'nun bizim için hazırladığı kahveden bir yudum aldı. İnsan yaşantısına aşinaymış gibiydi.
Hyunjin'in vücudundaki zehri temizlediğini dile getirdikten sonra Luna'yı onun yanında bırakarak benimle -Jisoo ve Hyein de burada olduğu için bizimle- konuşmak istediğini söyleyerek mutfağa geçmiştik.
"Kendi aranızda olan bir anlaşmazlığı ne diye diğer varlıklara da gösteriyorsunuz ki," diye mırıldandı Jisoo. Herkesin bir savaşa sürüklendiğini öğrendiğinden beridir düşüncesi bu yöndeydi.
"Bu kendi aramızda olan bir anlaşmazlık değil tatlım. Onlar güçlü olduklarını iddia edip yalnızca güçlülerin var olmasını istiyor. Bu da varlıklar arasında en güçsüz kalan insanların ortadan kalkması demek.
Öncelikleri bu. Sunwoo'nun yarattığı toprağa yaşam verdim ben, sizler bizim şaheserimizsiniz. Bunu birkaç aptalın hırs ve güç yüzünden almasını istemem."
"Bu yüzden çoğu insana güç bahşedildi, değil mi?"
Sorumla birlikte gözleri kısıldı, kafasını yana yatırdı. "Bir nevi evet. Aslında tüm insanlığa güç bahşetmeyi düşündük lakin çoğu lordlardan bile beter çıktı."
Çocukken anlatılan masallar, bundan bahsederdi hep. Geçmiş zamanda güçlerinden korkulup yakılan cadılar, insanların gördüklerini iddia edip masallaştırdıkları vampirler ve kurtadamlar... Daha sayabilirdim ama şu anlık yeterli.
"Yani," diye mırıldandı Jisoo, bir şeyi anlamaya başlamıştı. "Piramidin tepesindekiler, aşağıdakileri yiyecek. Bu kaçınılmaz son. Chan, ölümle bir anlaşma yapmasaydı da böyle olacaktı."
Kafasını sallayarak onayladı onu Jisung. "Anlaşma yapılmasaydı, hiçbir şeyden haberiniz olmayacaktı sadece."
"Evren hükümdarlığı teklif edildiği için sizden taraf olduğunu söylemişti. Yoksa hiç karışmayıp uzaktan izleyecekmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Universe Ruler/ Bangİnho
FantasyKehanet rüyaları gören bir insanoğlu, evrenin hükümdarı olmak isteyen bir lordun dikkatini çekmişti.