Yorum yapmayı unutmayın!
...
Burada geçirdiğim üçüncü günün ardından en sonunda gözlerini açmıştı ölüm lordu.
O gözlerini açtığından mıdır nedir, bilemem ama şu üç gün içerisinde tanıştığım herkesin yüzünde bir gülümseme vardı. Maya bile güler bir yüzle dolanıyordu etrafta, belki de lordlarının burada olmasından dolayıydı bu mutluluğu.
Şimdiyse kendimi bir arenada bulmuştum. Minho'nun hemen yanında oturmuş, meraklı gözlerimi etrafımda gezdiriyor ve neden burada olduğumu anlamaya çalışıyordum.
Bir sürü varlık vardı, ölü veya canlı bir sürü varlık vardı etrafta ve bu biraz ürkütücü gelmişti. Çoğunun insanları sevmediğini duymuştum, belki de bu yüzdendi bu korkum fakat aynı zamanda bunu diye kişi onların bana bir insan gözüyle bakmadığını da söylemişti.
Sanırım şu ilerideki ikinci şövalyelerinin benim olabileceğim meselesi her tarafa yayılmıştı.
Bunu istiyor muyum diye sorup saçma düşüncelere dalmayacağım, bunu yapmam da pek bir şey ifad etmezdi çünkü. Eh bir kere kabul etmiştim lordun ordusunda yer alacağıma dair olan teklifi.
"Ne düşünüyorsun insanoğlu?"
Minho'nun sorusu ile gözlerimi arenadan ayırıp ona diktim. Parlayan kırmızı gözlerini üzerimde gezdirdi, kafasını yana yatırdı.
İyi görünüyordu. Yüzüne, dudaklarına renk gelmişti. Periler onunla oldukça iyi ilgilenmişti belli ki. Saçları eskisi gibi parlak durmuyordu sadece, bu da daha tam olarak toparlanamadığını ve dinlenmeye devam etmesi gerektiğini bağırıyordu adete. Fakat onun çokta umrunda değilmiş gibiydi.
"İyi misin?"
Gözleri kısıldı, dudakları iki yanına kıvrıldı ve bana tatlı bir gülümseme sundu. "İnsanoğlu, benim iyi kalpli insanoğlum benim için endişeleniyor mu?"
Bir eşyaymışım gibi konuşması, onun eşyasıymışım gibi davranması garip geliyordu. Evet, belki herhangi birisi böyle yapsa hoşuma gitmezdi ve bunu sert bir ifade ile belirtirdim. Ama böyle yapınca ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Korktuğum içindi sanırım bunun sebebi de.
"Benim yüzümden," diye mırıldandım elimi enseme atıp gergince kaşırken. Bunu böyle bir ortamda dile getirmek ne kadar doğruydu, bilmiyorum.
"Hayır." Kafasını iki yanına sallayarak reddetti beni. "Düş lordunun pisliğini niye üzerine alıyorsun insanoğlu?"
"Ona karşı ko-"
"Güçlüsü Chan, evet lakin bu insan olduğunu değiştirmez. Siz insanlar için biz lordlar çok önemliyiz ve yaşamlarınızın birer parçasıyız. Düşler her zaman etrafınızda gezinir, siz izin verseniz de vermeseniz de hayal dünyanızı süsler veya yıkar."
"Bu ona karşı koyamayacağımı söylemenin başka bir yolu mu?"
"Düşündüğümden daha güçlüysen insanoğlu, bir ihtimal ona karşı koyabilirsin."
Zihnimi ele geçirebilen düş lordu, oldukça güçlüydü. Peki ya, diğer lordlar? Onlar da mı bu kadar güçlüydü? Evrenin hükümdarından bahsetmiyordum bile.
"Hepsi bu kadar güçlü müdür?"
Çocuksu bir edayla ellerini çırpıp arkasına yaslanırken "Masal zamanı," diye mırıldandı. Dirseğini oturduğu taht benzeri sandalyenin kolunu koyması için olan kısma yerleştirdi, yanağını avucunun içerisine alıp gözlerini gözlerime dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Universe Ruler/ Bangİnho
FantasyKehanet rüyaları gören bir insanoğlu, evrenin hükümdarı olmak isteyen bir lordun dikkatini çekmişti.