4

71 4 1
                                    

4: Duygusuz Bakışlar

.

"İstismara maruz kalan çocuklar bu davranış biçimini erişkin olduklarında kendi çocuklarına da uygularlar. Yani şiddet şiddeti doğurur."

Psikiyatri hocası kendi çocuklarına da kısmını üzerine basarak söyledikten sonra slaytı kapatmıştı.

"Dersimiz bitti arkadaşlar. Çıkabilirsiniz."

Elimdeki kalemi gereğinden fazla sıktığımı ancak metal kısım tenime battığında fark edebilmiş ve hızlıca kendime gelerek eşyalarımı toparlamaya başlamıştım.

Jimin yanımızda oturan Haneul'la sohbet ederken oldukça neşeli görünüyordu. Artık grubumuza yeni biri dahil olacak gibiydi. Dönemin en popüler kızlarından, aynı zamanda Jungkook'un binlerce yakın arkadaşından biri olan Haneul. Neyse ki iyi biriydi, bu nedenle son birkaç gündür bizimle takılmaya başlaması beni rahatsız etmemişti.

Aşk insana neler yaptırıyordu işte. Jimin'den hoşlanmıyor olsa onun gibi birinin dönemin en asosyal iki insanıyla takılmasının en ufak bir olasılığı dahi yoktu.

"Lara çıkışta pizza yemeye gideceğiz, sen de bizimle gelsene."

"Pizza mı?"

Diyerek bakışlarımı istemsizce Jimin'e yönlendirdiğimde çaktırma dercesine gözlerimin içine bakmıştı. Onun pizzayı hiç sevmediği bilgisini Haneul'a vermekten vazgeçerek gülümseyerek onu cevapladım.

"Olur, gidelim."

Birlikte kalkıp sınıftan çıkmak için kapıya yöneldiğimiz sırada Jungkook nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde yanımızda belirmiş ve konuşmaya başlamıştı.

"Selam. Naber Haneul?"

"İyiyim Jungkook, senden naber?"

Haneul gülümseyerek onunla sohbet etmeye başladığında Jimin'in kıskançlık dolu bakışları üzerinlerinde geziniyordu. Bense bakışlarımı onlardan kaçırmak için kafamı diğer tarafa çevirdiğim anda gözlerim siyah saçların sahibine değmişti. Gözünü kırpmadan Jungkook'u izlediğini fark ettiğimde ikisinin kesinlikle tanıştığından emin olmuştum. Balo gününde de beni bir kez bile bulmayan gözleri yalnızca Jungkook benimle dans ederken üzerimde gezinmişti.

Sanki onu izlediğimi anlamış gibi gözlerini Jungkook'tan çekip birkaç saniye benimkilerle buluşturduğunda tüm gücümün çekilir gibi olduğunu hissetmiştim. Bu boş ve duygusuz bakışlar kalbime aynı anda onlarca bıçak saplıyor gibiydi. Nedense bana baktığında acı çekiyordum. Bu çok tuhaf ve tarif etmesi çok zor bir histi.

Son bir kez Jungkook'un üzerinde gözlerini gezdirdikten sonra kafasını çevirip yavaş adımlarla tek başına sınıftan çıkarken gözden kaybolana kadar onu izlemeye devam ettim.

"Lara, sence nereye gidelim?"

Jungkook'un bana seslendiğini duyduğumda yeniden kafamı onlara çevirmiş ve herkesin bakışlarının üzerimde olduğunu fark ettiğimde gerilmiştim.

"Fark etmez, siz nereye gitmek isterseniz bana uyar."

Dedikten birkaç saniye sonra yaşadığım farkındalıkla Jimin'e yaklaşarak kulağına fısıldamıştım.

"Gidelim mi dedi o?"

"Aklın nerede senin acaba? Sabahtan beri o gelmesin diye başka bir gün mü gitsek diye Haneul'u ikna etmeye çalışırken bana destek atman için sana bakıyorum, tek kelime bile etmedin."

Diyerek sinirle konuştuğunda tüm bunları fark etmediğim için kendimi dövmek istemiştim. Fakat onu gördüğümde gözlerimi başka bir yöne çeviremiyordum. Tuhaf bir şekilde karanlığın vücut bulmuş hali gibiydi, sanki içimde taşıdığım boşluğu kanlı canlı görüyordum ve ona kapılmaktan kendimi alamıyordum.

The Show Must Go On | Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin