16

51 4 0
                                    

16: Doğum Günü

.

Duştan çıktıktan sonra hızlıca giyinmiş ve saçlarımı kurutmuştum. Tam makyajımı yaptığım sırada telefonum çaldığında arayanın Jimin olduğunu bildiğimden ekrana bile bakmadan telefonu cevapladım.

"Hazır mısın?"

"Evet, iniyim mi şimdi?"

"İn, ben de çıkıyorum evden."

"Tamam."

Dedikten sonra hızlıca makyajımı bitirdim ve çantamı alarak evden çıktım. Gözlerim birkaç saniyeliğine yan dairenin kapısında gezinirken düşüncelerimden kurtulmak için kafamı iki yana salladım ve hızlıca merdivenlerden indim.

Apartmandan çıkarak koşar adımlarla Jimin'e sarıldığımda o da kollarını belime dolamıştı.

"Günaydın."

"Günaydın."

Diyerek ondan ayrılıp arabasına bindiğimde Jimin de sürücü koltuğundaki yerini almış ve arabayı avmye doğru sürmeye başlamıştı.

Sonunda geldiğimizde hızlı adımlarla içeri girdik ve Jimin'i kolundan çekerek en sevdiğim mağazanın önüne götürdüm.

"Önce bluzu alalım. Kolyeyi seçmek daha kısa sürer."

Reyonları dolaşırken bir türlü içime sinen bir şey bulamamıştım ve tam vazgeçip Jimin'e başka bir mağazaya gidelim, diyeceğim anda gördüğüm beyaz, pastel rengi çiçeklerle kalplı, kalp yaka, önü bağcıklı, dar, kısa bluzun yanına koşar adımlarla gidip en küçük bedenini buldum.

Kasada hediye paketi yaptırdığım bluzu aldıktan sonra mağazanın önünde beni beklerken telefonla oynayan Jimin'in yanına gittim.

"Benim hediyem tamam, sıra seninkinde."

"Benimki de tamam."

Diyerek elindeki kutuyu gösterdiğinde kaşlarımı çatmıştım.

"Niye beni beklemedin, birlikte seçerdik?"

Diyerek dudaklarımı büzdüğümde burnumu parmaklarının arasına alarak sıktı.

"Bir saattir içeridesin, farkında mısın bilmiyorum ama."

"Haneul'un beğeneceği bir şey olsun istedim. Ne yapayım?"

Dediğimde gülümsemişti.

"Jimin gitmeden bir kahve içelim."

"Olur."

Biraz dedikodu eşliğinde kahvelerimizi bitirip eve döndükten sonra hazırlanmak için ayrılmıştık. Üzerimdeki siyah elbiseyi son bir kez aynadan kontrol ettikten sonra çantamı alarak evden çıktım ve merdivenlerden inerek arabasının önünde beni bekleyen Jimin'in yanına gittim.

"Yine çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim Jimin Bey, siz de çok şıksınız."

Diyerek göz kırptığımda arabasına binmiştik. Yol boyunca radyoda saçma sapan şarkılar açıp beraber söyleyerek Jungkook'un tarif ettiği konuma geldiğimizde arabadan inmiştik.

"Jimin, doğru yere geldiğimizden emin misin?"

Diyerek iki katlı villayı işaret ettiğimde kafasını sallamıştı. Kapı biz çalmadan açıldığında orta yaşlı bir kadın gülerek bizi karşılamıştı.

"Hoş geldiniz. Jungkook Bey'in misafirlerisiniz öyle değil mi?"

Kafamı sallayarak kadını onayladığımda kısa bir süreliğine Jimin'e dönmüştüm. Onun da yüzünde benimkiyle aynı şaşkınlık ifadesi vardı.

The Show Must Go On | Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin