7

65 4 1
                                    

7: Aşk

.

Gözlerimi duyduğum zil sesi sayesinde aralarken elime aldığım telefonu kulağıma götürmüştüm.

"Günaydın prenses. Bugün neden kapını çaldığımda açmadığını ve derse gelmediğini öğrenebilir miyim acaba?"

"Ne?"

Gözlerim aniden açılıp hızlıca yatakta doğrularak telefondan saate baktığımda gördüğüm şeyle şok olmuştum. Saat ikiydi. Öğlen iki.

"Uf. Uyuyakalmışım. İyi ki pratik ders yoktu bugün."

Diyerek yeniden yatağa uzandım.

"Sabah kapını çalarken seninkini gördüm."

"Benimki kim?"

"Taehyung işte. Kapını çalarken birkaç saniye beni izledi. Sonra hiçbir şey demeden gitti. Anormal bir tip. Aynı sınıftayız, insan bir selam falan verir. Ha bir de Haneul, bana Jungkook'un onu hiç sevmediğini söyledi. Sanırım ikisi önceden tanışıyormuş, gerçi Haneul de olayları tam bilmiyor gibiydi."

Taehyung onu astım krizi geçirirken gördüğüm günden sonra bir hafta boyunca okula gelmemişti. Onu apartmanda da hiç görmemiştim. Bu yüzden Jimin'in sabah onunla karşılaşmış olması bir miktar içimi rahatlatmıştı.

"Anladım."

Üstelik tahminlerim doğruydu. Jungkook ve Taehyung ikilisi hala geçmişten gelen bir kavgayı sürdürüyorlardı.

"Kalk da ders çalış bari. Tüm gün uyudun."

"Çalışırım kalkınca. Sen ne yapacaksın bugün?"

"Önce eve döneceğim, akşam da Haneul'la birlikte tiyatroya gideceğiz."

"Ooo, tiyatrolar falan. İşler ilerlemiş."

Dediğimde telefonun diğer ucundan Jimin'in gülüşünü işitmiştim.

"İlerliyor gibi."

Dediğinde ben de gülümsemiştim.

"Hadi kapatıyorum şimdi, araba kullanacağım."

Vedalaşarak telefonu kapattığımızda yataktan kalkıp lavaboya gitmiş ve elimi yüzümü yıkayarak kendime çekidüzen vermiştim.

Yatağımı topladıktan sonra mutfağa gidip kendime kahve hazırladım ve çalışma masama oturarak ders notlarımı çıkardım.

Ara verdiğim süreler hariç beş saat boyunca verimli bir şekilde ders çalışmayı başarabildiğimde mutfağa girip nesquik gofretimi aldım ve koltuğa oturduktan sonra bir seri katil belgeseli açıp izlemeye başladım.

Bölüm bitmek üzereyken kapı çaldığında korkuyla yerimden fırlamıştım. Tam da gerçek olay yeri fotoğrafları gösterilirken kapımın çalması sanki biraz manidardı.

Gerginlikten normalde hiç yapmadığım bir şeyi yapmış, neyse ki kapı deliğinden baktıktan sonra gördüğüm tanıdık beden sayesinde rahatlayarak kapıyı açmıştım.

"Jimin, seni silahlı bir sapık sandım."

Diyerek en yakın arkadaşıma sarıldığımda şaşkınlıkla sormuştu.

"Yine cinayet belgeseli mi izliyordun sen?"

Olumlu anlamda kafamı sallarken içeri girmesine izin verdim ve merakla sordum.

"O poşet ne?"

"Cips partisi zamanı."

Diyerek elindeki poşeti havaya kaldırdığında sevinçle ona bakmıştım ki kütüphaneye gittiğimiz sabah zar zor giyebildiğim pantolonumu hatırlayarak sevincime son verdim.

The Show Must Go On | Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin