Bölüm 28 - Bir Tutam Gözyaşı, Bir Tutam Şefkat

185 14 40
                                    

"Çünkü çok geç kalmıştın Bakugou," diye yanıtladım. Yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına attım. Bakugou'nun devamını beklediği yüz ifadesinden belliydi.

"Ben, yaptığının yanlış olduğunu bilmeme rağmen seni affetmeye hazırdım. Sadece gelmeni bekledim. Sen akıllı bir insansın, yaşananların ne kadar yanlış olduğunu ve hatalı hareketlerini fark etmemene imkan yok. Ve eminim o teneffüs yanıma gelmeden çok önce anlamıştın bunu, yanılıyor muyum?"

Başını başka yöne çevirdi. Ellerini sıkmış, sessizce duruyordu. Vücut dili bana doğru olduğumu söylüyordu. Yine de devam etmeden önce bekledim, direkt ağzından duymak istemiştim.

"Evet." dedi kısık bir sesle.

Hafifçe kıkırdadım, sinirlerim bozulmaya başlamıştı. "Peki, neden böylesine geciktin?"

Yutkunduğunu duyabilmiştim. "Ben... Çekindim."

Nasıl yani?

"Yanına gelmeye, yüzüne bakmaya çekindim." Derince bir nefes verdi. "Öncesinde cesaretimi toplamam gerekti."

Bu sandığım ihtimallerin dışındaydı. Hızlıca ona baktım. Omuzları pişmanlığını gösterircesine yavaşça yükselirken göz kapakları kapandı. Bakugou tekrar derin bir nefes aldı ve tepkimi ölçmek için başını yarım çevirerek bana baktı.

Şaşırmıştım aslında, "Çekinmen gereken son kişi benim; açık konuşabileceğin, içini dökebileceğin... Keşke daha erken gelseymişsin."

"Öyle ama sana öyle davrandıktan sonra..."
Sözlerinin devamı gelmedi, bahsetmese veya belli etmediğini sansa bile utancı ona engel olmuştu, farkındaydım.

Güneşin uykusu derinleşirken kuşlar yuvalarına dönmek için çabalıyorlardı. Sınıftaki diğerleri akşam yemeği hazırlıklarına başlamış olacaklardı ki enfes kokular geliyordu, yeni yakılan lambanın ışığı çimenlere yansımıştı.

Bugün de biz orada olmadan hazırlayıversinler.

Eğer ona kızgın olmasaydım sımsıkı sarılır, saçlarını okşardım. Ne var ki içimdeki o ses beklemem gerektiğini söylüyordu.

Ben kendine yediremediği için yanıma gelmediğini sanarken o aslında pişmanlık içindeydi. Duygularını anlayamamıştım, üzücüydü, fakat anlamama fırsat da vermemişti.
Biz düşüncelerin içinde ahenkle sallanan ağaçlara boş boş bakarken devam ettim.

"Madem malum konuyu açtık, hadi devam edelim. Dövüşünüzün yanlış olduğunun bilincinde olduğunu varsayıyorum, ama yine de bunun da üstünden geçelim."
Konuşmadığımız ne varsa konuşmak, birbirimize içimizi dökebilmek istiyordum.

"Yanlış olabilir ama orada hatalı değildim."
Serin esinti tenimizi okşayıp giderken yüzündeki kararlı ifadeyle söyledi.

"Bakugou durup dururken üstüne atladın çocuğun?"
Dalga mı geçiyordu? Tam onun ne kadar duygusal olduğunu düşünüyordum ki...

"O apt- O çocuğun sürekli dibinde olması yetmiyormuş gibi bir de seni benden ayrılman için dolduruyor, farkında olmadığımı mı sanıyorsun? Bu durumda öylece duramazdım ya!"
Sesindeki rahatsızlık yüzüne yansımış, cevap beklercesine bakıyordu.

Peki, Bakugou'nun bunu bildiğini bilmiyordum, ve bu Dai'yi yanlış anlaması için bir neden olmuştu. Ama kaçırdığı bir nokta vardı,
"Dai'nin bunu söylemesinin nedeni tam olarak bu davranışların. O gün onu haklı çıkarmaktan başka bir şey yapmadın."

"Ne yani, onu normal bir şekilde uyardım da çok mu etkili oldu?"

"Yine de onu suçlayamıyorsun, değil mi?"
Önüme düşen saçımı kulağımın arkasına attım.
Bir yanıt vermedi, bunun evet anlamına gelmesi muhtemeldi. "Ayrıca sadece bunun olduğunu düşünmüyorum, sen böyle sözleri umursamazsın. Başka bir şey mi var?"

Bakugou x OC  (Bakugou x Reader ~~ Bakugou x YN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin