EVET KIZLAR! BÖLÜM GELDİ. BEĞENMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEN.
ŞİLANIN AĞZINDAN
Bu soruya verilecek bir cevabım elbette var ama ben kaçmayı seçip çocukları bahane ederek ayağa kalkıyorum. Durumu anlayan Zilan kolumdan tutup beni tekrar koltuğa oturtuyor.
''Benden kaçamazsın Şilan.'' Deyip ellerimi elleri arasına alıyor.
Birden soğuk terler dökmeye başlıyorum. Söylesem mi yoksa sussam mı diye ikileme düşüyorum. Birkaç dakika ağzımda bir şeyler geveliyorum. En son Zilan'dan kaçış olmadığına kanaat ediyorum. Birden durgunlaşıyorum. Nasıl olduğunu anlamadan dilimden dökülüveriyor kelimeler.
'' eğer her ne yaparsa yapsın ona güveniyor olmam, beni terk etmiş de olsa onu her gün beklemem, onu her gördüğümde kendimi güvende hissetmem, kalbinde ölü birinin aşkını taşıdığını bile bile beni sevmesini beklemem benim onu sevdiği gösteriyorsa evet seviyorum''
Zilana dönüyor gözlerim ama fark ediyorum ki onun da verecek bir cevabı yok. Çocuklara bakmak için odadan çıkıyorum. Bir müddet annem ve babamla vakit geçirdikten sonra Behiye hanımı arayıp eve geleceğimi söylüyorum. O da Kadime söylerim gelir seni alırr deyip telefonu kapatıveriyor. Kadim ile aramızı düzeltmemiz için elinden geleni yapıyor Behiye hanım ama bu onun karışabileceği bir durum değil.
Gitmeden önce herkesle vedalaşıyorum. Babam , Kadimin gelişi konusunda sessiz kalsa da annem kulağıma sabretmemi fısıldıyor. Babam , torunlarına zor veda ediyor keza annem de öyle bende minik yeğenimi öptükten sonra çocukları kucağıma alıp dışarıya çıkıyorum. Çok geçmeden kadim de geliyor. Hem çocuklardan dolayı hem de Kadim'den Biraz daha uzak olabilmek için ön koltuk yerine arka koltuğa geçiyorum.
Eve girer girmez Ali karşılıyor bizi, Afrayı kucağına alıyor bir çırpıda. Avluya çıkıyoruz annemin ve babamın selamını iletiyorum. Yusuf ağa ' bir gün akşam yemeğine gelsinler' diyor 'iletirim' deyip çocukların altını değiştirmek için odaya giriyorum. Saate bakıp uyuma saatlerinin geldiğini görünce karınlarını doyurup sallamaya başlıyorum. Onlar uyur uyumaz ben de akşam yemeğine iniyorum.
Ali ve Mahmut'un atışmalarıyla geçen bir yemeğin ardından hepimiz avluda ki koltuklara geçiyoruz. Meliha bir yorgunluk kahvesi getiriyor. Ne zamandır özlediğim tat beliriveriyor damağımda. Yusuf ağa her ne kadar Kadim'e kızgın olsa da bir anda işten konuşmaya başlıyorlar. Bizde Behiye hanım ile muhabbet ediyoruz.
Ali'nin hızla yerinden kalktığını görünce herkes arkasından baka kalıyor. Çok geçmeden ali kucağında Arel ile avluya geliyor. Arel'in ağladığını görünce ayağa kalkıyorum ama Ali'nin onu sakinleştirmek için şebeklik yaptığını görünce tekrar yerime oturuyorum.
Birden Kadim'e kayıyor gözlerim anlayamadığım bir ifade var yüzünde anlamaya da çalışmıyorum aslında fark etmesin diye önüme dönüyorum.
'' Düşündüm de benden, iyi baba olur'' Ali herkesi güldürüyor tek bir kişi hariç. Farkında olmadan abisinin yarasına tuz basıyor. Kadimin başı eğiliyor birden demek oda farkında yaptığı hatanın.
Saat ilerleyince herkes uyumak için odasına gidiyor. Kucağımda uyuyan Arel ile birlikte odaya gidiyorum. Arel'i beşiğine yatırıp Afra'yı kontrol ediyorum. Üzerimi değiştirip yatağa uzanıyorum. Tam gözlerim dalmışken Kadim giriyor odaya. Dolaptan bir şey alacak zannedip uyumaya devam ediyorum ama tam tersine üzerini değiştirip yatağa uzanıyor. Onun yatağa uzandığını görünce hızla kalkıyorum yataktan. Gidip ışığı açıyorum. 'ne var' dercesine gözlerime bakıyor. Daha fazla dayanamayıp ' ne işin var burada' diyorum. Aldığı bu tepkiyi beklemiyordu haliyle o da ne diyeceğini bilemiyor.
'' burası ben de odam.''
Aldığım bu saçma cevap üzerine sinirim daha da artıyor. Gece gece olay çıkarmamak için boynu bükük yatağa dönüyorum fısıltı kadar çıkan sesimle' her şey o kadar kolay olsa keşke diyorum. Kadimin duyabileceğini hesaba katmadan.
'' neymiş kolay olmayan.'' Diyor. Beklemediğim bu soru üzerine susmayı tercih ediyorum ama o pes etmeden üstelemeye başlıyor. Cevap vermemekte kararlıyım aslında ama daha fazla dayanamıyorum.
'' Çekip gittikten sonra her şeyin aynı olmasını beklemek. '' diyorum ama kadimin yüzüne bakma nezaketinde dahi bulunmuyorum. Bir süre o da bir şey söylemiyor yada söyleyemiyor...
'' Şilan beni af...''
Devamını tahmin ettiğim cümleyi duymak istemiyorum bu yüzden o daha tamamlamadan kesiyorum sözünü. ' konuşmak istemiyorum' deyip kestirip atıyorum bu anlamsız konuyu. Uzatmanın da bir anlamı yoktu zaten.
Uyumak istiyorum bir an önce. Korkuyorum çünkü ona karşı zayıf kalmaktan. Karşısında güçlü bir kadın görsün istiyorum. Artık beni yıkamayacağını anlasın istiyorum.
İçimden bir ses 'neden ' diye sor diyor ama soramıyorum. İçim içimi kemiriyor ama ben bir türlü yapamıyorum. Tek isteğim ve tek dileğim mantıklı bir cevabı olması...
***
Sabah gözlerimi beşiklerin yanına oturmuş çocukları izleyen Kadim ile açıyorum. Gözlerinde sevgi ve özlem görüyorum birde aralara sıkışmış pişmanlık... uyandığımı belli etmeden izlemeye başlıyorum. Hiç konuşmadan çocukları izliyor Kadim. En son ikisini de öpüp lavaboya gidiyor.
Benden fırsattan istifade yataktan kalkıp üzerimi değiştiriyorum. Çocuklar uyuduğu için tek başıma iniyorum kahvaltıya ardımdan da kadim iniyor...
Behiye hanım her sabah kahvaltıda gördüğü torunları bu sabah göremeyince soruyor merakla ben de uyuduklarını söylüyorum.
Yemeğimi hızla yiyip odaya çıkıyorum nitekim hızlı olmakla iyi etmişim çünkü Afra uyanmış etrafı inceliyordu. Hemen beşikten çıkarıp kucağıma alıyorum. Karnını doyurup altını da değiştirdikten sonra yatağın üzerine yatırıyorum tam bu sırada Ali kapıyı çalıp içeriye giriyor.
'' Yeğenlerimi özledim de sorun olmazsa girebilir miyim?'' diyor utanarak. Gülerek içeriye davet ediyorum. Hemen yatağın üzerinde ki Afra'yı kucağına alıyor.
'' Bakıyorum da gözün Afra'dan başkasını görmüyor. Arel darılmasın sana'' diyorum ali'nin vereceği tepkiyi merak ederek.
'' Olur mu öyle şey Arel'i de çok seviyorum ama her zaman önceliğim bayanlar.''
Arel'in de uyanmasıyla sohbete onun ağlayışı da dahil oluyor. Ben Arel'in altını değiştirirken kadim giriyor odaya bir Ali'ye bir de bana bakıyor.
''ne işin var senin burada'' diyor ali'ye bakarak.
Ali bu beklenmedik soruya.
''çocuklara bakmaya geldim , hem yengeme de yardım ediyorum'' deyip bana bakıyor.
'' tamam ben yardım ederim sen zahmet etme'' diyor kadim. Bu verdiği cevap beni içten içe güldürüyor. Gören de beni kıskanıyor zanneder. Ali kucağında afra ile odadan çıkıyor. Kadimin yüzünde ise zafer benim edalarında bir gülüş. Bu anlamsız durum beni öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyor.
Kadimin odadan çıkmasını beklerken o çantasından çıkardığı birkaç belgeyi inceliyor. O sırada bende Arel ile ilgileniyorum. Kadim elinde ki dosyaları tekrar çantaya yerleştiriyor. Son kez Arel'e bakıp odadan çıkıyor. Daha birkaç saniye geçmişti ki Kadim tekrar odaya girip Arel'i öpüp tekrar çıkıyor odadan.
İçimden ' madem o kadar bağlısın çocuklarına neden bıraktın o zaman?' demeden edemiyorum Arel'i de alarak odadan çıkıyorum. Ali işe gittiği için Behiye hanım bakıyor Afra'ya. Bir süre Behiye hanım ile avluda oturuyoruz sonra çocuklar mızmızlanınca odaya geçiyorum. Zor bela ikisini de uyuttuktan sonra bende uyuya kalıyorum yatakta.
Rüya görüyorum sanıyorum önce ama gerçek olduğunu anlam çok sürmüyor. Tıpkı sabah ki gibi Kadim'i çocukların yanında buluyorum. Bu defa susup izlemek yerine onlarla konuşuyor.
'' merak etmeyin artık mutlu olacağız. Bir daha asla bırakmayacağım sizi. Annenizde beni affederse dünyanın en mutlu ailesi olacağız. Biliyorum biraz zaman alacak ama ben elimden geleni yapacağım artık her şeyin farkındayım ve sevdiğim kadını geri kazanmak için elimden geleni yapacağım''
FrUws����hs
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Töre Masalı
Aktuelle LiteraturBaşkalarının hatasının bedelini ödemek zorunda kalan iki kişi. Masum bir kız , hayata öfkeli bir genç. Bakalım Şilan Kadimin duvarlarını yıkabilecek mi?