"güzelim dert etme, yine gelirsin bu sefer birlikte yaparız."asık suratımla pizzadan ısırık alıp çiğnedim. yaptığım yemek çöp olmuştu. şimdi ise taehyung'un sipariş ettiği pizzayı yiyorduk.
"en azından pastam sağlam."
"tatlı olarak seni tercih etsem de bu da güzel olmuş, eline sağlık."
şu durumda bile beni utandırmayı başarıyordu.
son lokmalarımızı bitirirken tabaklarımızı alıp mutfağa götürdüm. birkaç dakika da onları yıkayıp yerine koyduktan sonra taehyung'un yanına gittim.
yanına oturmamla birlikte kolunu belime atmış ve kendine çekmişti. kafamı göğsüne yaslayıp eliyle oynamaya başladım.
ellerini çok seviyordum, özellikle benimkilerle buluştuğunda kendimi havada uçuyor gibi hissediyordum. ona sokulduğumda, sarıldığımda kısaca yanımda olduğu her an beni kanatları altına almış bir melekten farksızdı.
hislerimin bu boyuta kadar yükselmesine ben bile şaşırıyordum. liseye giden sıradan hayat yaşayan bir kızdım, o hayatıma girene kadar.
şimdi ise heyecan dolu kalbimle başa çıkamıyordum bile. onu her dakika yanımda istiyordum.
"yine nereye daldın ufaklık?"
"hm? ne dalması?"
"düşüncelere daldığın zaman kaşların çatılıyor ve dudaklarını birbirine bastırıyorsun."
alışkanlığımı bilmesi ve hareketlerimden beni anlaması hoşuma gitmişti, gülümseyerek kafamı kaldırdım.
"seni düşünüyordum."
burnuma burnunu sürtmüş ardından saçlarımı okşamaya başlamıştı.
"benim hakkımda ne düşünüyordun bakalım?"
"seni çok özlüyorum taehyung. şu an bile yanımda olduğun hâlde doyamıyorum, bu biraz bencilce sanırım üzgünüm ama özlüyorum işte. "
"bencillik değil güzelim, aynı şeyi bende yaşıyorum. şirketteyken bile o kadar işin arasında her zaman aklımın merkezinde sen oluyorsun. şu sıralar, hattâ şirkete girdiğimden beri seni ihmal ettiğimin farkındayım. ilişkimizin henüz yeni olmasına rağmen sana ilgi veremediğimin de farkındayım, sadece sabret az bir zaman sonra hep yanında olacağım."
"gerçekten mi?!"
heyecanla söylediğim şeye nadir gösterdiği kare gülüşünü sunarak kafa salladı.
"ben hep beklerim ki seni,özlesem de beklerim.
➱
zilin çalmasıyla birlikte gözlerimi sıkıca kapatıp arkama yaslandım. kollarımı esnetirken yanımda hâlâ uyuyan yeonjun'a kısa bir bakış attım. aptal çocuk tüm ders boyunca horul horul uyumuştu.
bir yandan dersi dinlemeye çalışıp diğer yandan öğretmenin horlama sesini duymaması için şekilden şekile girmiştim.
çaprazımda oturan beomgyu'nun tavsiyesi üzerine defter yaprağını top yapıp son çare yeonjun'un ağzına tıkmıştım. buna rağmen ölü gibi uyumaya devam etmiş ve tepki bile vermemişti.
çoktan çantalarını sırtlarına geçirmiş tepemde bekleyen soobin ve beomgyu'yu daha fazla bekletmemek için hızla toparlandım. çantamı koluma geçirdikten sonra yeonjun'u kaldırmak için yeltendim.
"o ağzındaki salyalı kağıdı asla almam"
beomgyu yüzünü buruşturmuş ve önden giderek sınıftan çıkmıştı. soobin ile gözlerimiz kesiştiğinde iç çekmiş ve bir çırpıda kağıdı ağzından alıp çöpe fırlatmıştı.