699 59 28
                                    


okuldan çıktığımızda o önden ben arkasından usulca yürüyorduk. ben ne zaman onun adımlarına yetişsem o daha hızlı yürüyordu.

bana çocuk diyen kişinin şu yaptığını ben yapmam be.

her böyle yaptığında göz devirip yine ona yetişirken aniden durması ile afallayıp geri adımladım.

"niye beni takip eder gibi yürüyorsun?"

sanki çok komik bir şey söylemiş gibi gülmüştüm. "ben oyun oynuyoruz sanmıştım, takip eder gibi mi gözüküyordum?"

anlamsızca bana bakıp "ne oyunu?" dedi.

"adım yakalamaca." tekrardan güldüm. bu dediğime gülümser gibi olmuştu ama hemen toparlayıp yine aynı şekilde anlamsızca baktı.

"çocuksun cidden."

tekrardan yürümeye devam ederken arkasından dil çıkarıp ona yetiştim. bu sefer hızlanmadı ve yanında yürümeme izin verdi.

deri ceketinin iç çebinden sigara ve bir çakmak çıkarıp kutunun içinden bir dal alıp dudaklarına götürdü. ardından tek eliyle siper edip sigarasını yaktı ve içine çekti. kafasını kaldırıp dumanı üfledi.

"sigara kullandığını bilmiyordum."

tekrardan sigarayı içine çekip bana döndü. ağzındaki duman konuştuğunda yüzüme çarpıyordu. "rahatsız ediyor mu?"

yüzüme gelen dumanı üfleyerek göndermeye çalıştım. "hayır, hem sigara içen birinin yanında ilk kez duruyorum." sigarasının dumanı rüzgardan dolayı bana doğru gelirken diğer eline alıp parmaklarının arasına sıkıştırdı, bana gelmesin diye.

"rahatsız oluyorsan git diyecektim zaten." dedi alay eder gibi.

dil çıkarıp omuz silktim. "gitmem ki."

dil çıkarttığımda bakışı anında oraya kayarken konuşmam bitmesine rağmen bir şey demeden dudaklarıma bakışı gözlerimi kaçırmama sebep oldu.

bakışlarını üzerimden çekip sigara dumanı yüzünden sesi boğuk çıkmıştı. "bir daha her önüne gelene dil çıkarma." tam 'neden?' diye soracakken devam etti. "yanlış anlaşılır, anlaştık mı ufaklık?"

aklıma gelen düşünceler ile duraksadım.

kendimi rezil etmeden duramıyordum gerçekten. utanç içindeydim şu an. yanaklarımın ısısı artarken durduğumu fark etmiş olacak ki arkasını dönüp bana baktı. bir şey demesine fırsat vermeden hızla yürümeye başlayıp çantamı sıktım.

bir şey demeden yürü jennie.

o ise arkamda bu hâlime sırıtıyordu.

"ne o gitmem deyip benden mi kaçıyorsun?"

yürümeye devam edip cevap verdim. "kaçmıyorum."

anında bana yetişirken biten sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi.

evlerimize yaklaşırken 'ne kadar çabuk' diye geçirdim içimden.

birden duraksayıp bana döndü. "benim ev burada."

durduğumuz apartmana kısa bir bakış atıp hemen iki bina yanındaki evime baktım.

gerçekten baya yakın oturuyormuşuz. gülümseyip kafa salladım ve elimle kendi evimi gösterdim. "bak benim evim de orası."

heyecanla konuştuğumda sesim fazla bi' coşku dolu çıkmıştı. karşımda yarım ağız sırıtıp kafa salladı. "biliyorum ve sen sormadan söyleyeyim. lisa ile aynı bina da oturduğunuz için biliyorum."

cigarettes & strawberries Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin