609 52 33
                                    


çalan zil ile son lokmamı ağzıma tıkıp ayaklandım. "büyük ihtimalle lisa geldi, ben gidiyorum baba görüşürüz."

babamın yanağına öpücük kondurup çantamı aldım ve kapıyı açtım. lisa ve jungkook ben ayakkabılarımı giyerken bana şaşkınca bakıyorlardı.

ayakkabılarımı giydikten sonra kafamı kaldırdım ve gülümsedim. "niye öyle bakıyorsunuz? özellikle jungkook far görmüş tavşan gibisin." lisa ile kahkaha atıp yürümeye başladık. arkamızda kalan jungkook ise göz devirmiş ve bize yetişmişti.

"hayırdır bu ne güzellik jennie hanım?" lisa'nın dediğine jungkook da katılmıştı.

"ilk kez böyle görüyorum seni. acaba neden bugün böylesin? " deyip sırıtmıştı.

"hemen başka yere çek. değişiklik olsun istedim, kötü mü oldu?"

"anladık küçük kız değilsin."

lisa jungkook'un omzuna vurup bana döndü. "fıstık gibisin, güzelsin her zamanki gibi."

gülümseyip teşekkür ettim. binadan çıktığımızda diğerlerini görmem ile şaşırdım.

"şaşırma artık, bizsiz gidemiyorlar." lisa'nın dediğini duyan jimin tam atışmak için laf atacakken beni görmesi ile duraksadı. "yuh anasını satayım."

verdiği abartılı tepkiyle artık tüm gözler bendeydi. gerilmeme sebep olan bakışlarla lisa'nın arkasına geçtim. "kıza yiyecekmiş gibi bakmayı kesin andavallar."

jimin lisa'yı umursamadan dibime kadar girip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "prenses, bu sen misin?"

utançla geri çekildim. "dibime kadar girmesene jimin abi."

"taehyung burada yok yani abi deme bana prenses." deyip göz kırptı.

ona göz devirip taehyung gerçekten yok mu diye bakındım. "sana ile okuldalar onlar." yoongi merakımı giderirken iç çekip lisa'ya baktım. o ise "canını sıkma" der gibi bakıp omzumu sıktı.

okula doğru yol alırken jimin ile yan yana gidiyorduk. daha doğrusu yanımdan kovdukça o hâlâ yanıma gelip beni sıkıştırıyordu. "hayır jimin biri için süslenmedim, hayır düğüne gitmiyorum ve hayır bunun taehyung ile alakası yok." bıkkınlıkla oflayıp dediklerime gülen jimin'in omzundan ittirdim. "resmen alay ediyor ya git şuradan."

okulun içerisine girmeden beni durdurdu ve diğerleri ile aramızda mesafe bıraktı. "şaka bir yana bu değişiklik taehyung'un aklını başından alır, iyi gidiyorsun bu yoldan devam, arkandayım prenses."

birkaç saniye bana ciddi bakıp ardından kahkaha atmaya başladı. "ya bende ciddi ciddi dinliyorum, şaka gibisin." göz devirip yürümeye başladım.

arkamdan koşup kolunu omzuma attı. "dersinin başlamasına daha varsa gel diğerlerinin yanına gidelim."

her zamanki oturduğumuz yere değindi bakışlarım. diğerlerinden çok gözlerim taehyung ve sana'ya odaklandı.

"daha var, hadi gidelim." diyerek omuzlarımı dikleştirdim ve yanlarına doğru yürümeye başladık. "hm, sert bakışlar, omuzlar dik, podyumda yürüme tarzı, kızlar soruyordan mı baktın?"

oturup ağlayacaktım resmen bu çocuk şaka mıydı? sinirli bakışlarımı ona gönderirken çoktan diğerlerinin yanına varmıştık. "kızı yine niye sinirlendirdin lan?"

yoongi'nin sorusuna jimin tam cevap verecekken araya girdim. "sus jimin, vallahi üzerine atlarım."

jimin ellerini yukarıya kaldırıp güldü. iç çekip gözlerimi taehyung'a çevirdim. elindeki telefondan sana ile bir şeyler izleyip gülüyorlardı.

cigarettes & strawberries Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin