yeonjun'un ağzındanjennie tuvalet izni alıp gittiğinde, pardon kaçtığında arkasından gülümseyerek göz kırptım. gitme desem bile gidecekti sevmek böyle bir şeydi.
eh burada da bana destek olmak düşerdi. beomgyu'da benimle aynıydı ama soobin..
o hepimizden daha fazla korumacı yapıya sahipti. jennie'ye de fazla düşkündü. çünkü jennie onun ölen kız kardeşine fazlasıyla benziyordu, huyları birebirdi. bu yüzden jennie'ye karşı hassastı.
kimseye söylemese de bu sebepten olduğunu çok iyi biliyordum. ortaokuldan beri tanışıyorduk. aramız iki yakın arkadaştan fazlasıyla iyiydi, yani ben öyle sanıyordum.
geçen hafta benden beklenir bir şekilde kendimi rezil etmiştim ona karşı. keşke rezil etmekle kalsaydım. hayatımın en büyük hatasını yapmıştım.
sarhoş olduğum zaman çok konuşurdum ve ağzımdaki tüm baklayı çıkarırdım. bu yüzden asla sır tutmayı beceremeyen biriyim.cesaretim tavan oluyordu hep. geçenlerde onunla içtiğimizde yine sarhoş olmuştum.
olayların nasıl geliştiğini hatırlayamasam da soobin'i bir çırpıda öpüp üstüne çullandığımı çok iyi hatırlıyordum. ondan etkilendiğim bariz belliydi ama o öpücükten ve o günden sonra hislerim çığır açmıştı.
tabii ki bir diğer hatırladığım şey de soobin'in beni itip dudaklarını silmesiydi. homofobik falan değildi, her şeyini biliyordum onun. erkeklerden hoşlandığımı bilen sadece soobin ve beomgyu vardı.
jennie'ye söyleyememiştim, nedenini bilmiyorum çekinmiştim işte.
soobin o günden sonra bana mesafeliydi. beomgyu ve jennie de fark etmişti. onlarla konuşmayı düşünüyordum zaten.
iç çekip hiç çözmeye başlamadığım testi kapattım ve arkama yaslanıp onu izlemeye başladım. dikkati hiç mi dağılmıyordu anlamıyorum. çatık kaşlarıyla pür dikkat testi çözüyordu.
bu hâli beni fazlasıyla etkiliyordu. dudaklarım kendiğilinden kıvrılırken gözleri benimle kesişti. gülümsemeye devam edip göz kırptım.
afalladığı belli olurken kendini toparlayarak önümdeki testi işaret etti,omuz silktim.
hem anlamıyordum hem de çözesim gelmiyordu. inatla testi çözmemi işaret ediyordu. aklıma gelen fikirle dilimi dudaklarımda gezdirdim.
"hocam, hocam!"
"oğlum ne bağırıyorsun buradayım ya."
arkamda duran hocayı yeni fark etmemle yerimde sıçradım. "siz oraya ne ara gittiğiniz ya.."
hoca kafasını iki yana salladı. "söyle yeonjun ne diyeceksen, arkadaşlarının dikkatini dağıtma."
"hocam soobin benimle test çözmek istiyormuş da sınıfta konu anlatamaz canım arkadaşlarım rahatsız olur, kütüphaneye gidebilir miyiz?"
soobin gözlerini şaşkınca açıp bir bana bir de hocaya bakıyordu. itiraz etmesine izin vermeden hocaya yalvaran bakışlarımı gönderdim.
kafasını sallayıp iç çekti. "pekâlâ, soobin'in çalışacağını bildiğim için izin veriyorum."
"ama bayan kim-"
ayağa kalkıp soobin'in yanına gittim ve kolundan tutup kaldırdım. "çok istekli maşallah yerinde duramıyor. soobin öyle herkesin önünde yapma bunu.." saçımı kulağımın arkasına koyar gibi yaptım. "utanırım ben."
sınıf kahkaha atarken soobin gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. bu da her şeye sinirleniyordu dağ ayısı.
önden önden giderek sınıftan çıktım. arkamdan gelen soobin sınıf kapısını kapatıp hızla önüme geçti ve kolumdan sürüklemeye başladı.