11

626 51 30
                                    


utançtan kızaran yanaklarım, terleyen avuçlarım ve dişlediğim dudaklarım ile göz ucuyla taehyung'a baktım.

hiçbir şey olmamış gibi aynı sert görünüşü, rahat tavırlarıyla karşımızdakilere bakıyordu.

cidden bu rahatlık nereden geliyordu? ben neden onun gibi olamıyordum ki.

patavatsız jimin en önde diğerleri arkada kollarını göğüslerinde birleştirmiş bize sorgularcasına bakıyorlardı.

jimin tam ağzını açmışken yanımıza gelen sana ile sustu.

"ops, bu gergin ortam da neyin nesi?"

"hiç, hiçbir şey."

taehyung cevap verdikten sonra ayağa kalkıp çantasını almıştı. "gidelim artık, hadi."

bu durumdan kurtulduğuma sevinip çantamı aldım ve ayağa kalktım. kalkar kalkmaz jimin dibimde bitmiş ve hızla koluma girmişti. "bu burada bitmedi prenses" kötü mafyalar gibi çıkan sesine gülmemek için kendimi zor tuttum. hiçbir şey demeden kolundan hızla ayrılıp diğerlerine yetişmek adına yürümeye başladım.

doğru söylüyordu, bu burada bitmeyecekti.

üzerimi değiştirip aşağıya inerken bir yandan da babama bakınıyordum. televizyon izlediğini görünce gülümseyip arkasından sessizce yürüdüm. aniden omzuna dokunarak yerinden sıçramasına neden olurken gülerek yanına oturdum.

"ah seni küçük, yaşlı adamım ben kalpten götüreceksin beni." diyerek kalbini tuttu.

"abart baba abart."

kafasını iki yana sallayıp güldü. ardından kumandayı alıp televizyonu kapattı. "televizyon izlemeyecek miyiz?" şaşkınlıkla ona döndüm.

"hayır, bugün kızımın hayatında neleri kaçırmışım onu dinleyeceğim. anlat bakalım."

yerinde kıpırdayıp boğazımı temizledim. "hiçbir şey olmadı ki, dümdüz hayat. ders, okul falan." gergince gülümsedim.

"ders notlarına baktım son bir ayda düşüş olmuş."

"baba gerçekten çalışıyorum, sadece şu sıralar kafam çok dalgın o yüzden verimli olmuyor." dedim dudak büzerek.

"bende bundan bahsediyorum, anlat bakalım kim bu çocuk?"

gözlerimi şaşkınlıkla açıp oturduğum yerden geriye gittim ve bağdaş kurarak babama döndüm. "ne çocuğu? hangi çocuk?"

babam gülerek ellerimi tuttu ve derin bir nefes verdi. "illâ ki vardır jennie, böyle şeyleri benden saklamanı istemiyorum. bana her şeyini anlatabilirsin, tamam mı?"

kafamı eğip birkaç dakika düşündüm. söylememek için bir sebebim yoktu. babam böyle şeylere kızmazdı, gerçi bilmiyordum. ama sözleri samimiyet barındırıyordu.

kafamı kaldırıp derin bir nefes aldım. "ismi kim taehyung, liseli değil üniversiteli. lisa'nın arkadaş grubundan biri. bir anda o ortama bende girdim ve bum." anın heyecanı ile elimle bacağıma vurdum.

acıyan yeri ovalayıp devam ettim. "bana ilk tanıştığımız zaman mümkünse muhattap olmayalım demişti. hatta şekerli şeylerden nefret ediyor. bilirsin hep şekerli parfüm sıkarım, hunharca hem de. ama geçen gün sarıldık ve hiç rahatsız gibi değildi."

babam sesini çıkarmadan sessizce anlattıklarımı dinliyordu. arada kafasını sallıyor, kendi içinde düşüncelere dalıyordu.

"belki de artık ilgi alanına girmişsindir."

cigarettes & strawberries Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin