23

211 32 24
                                    


gördüğüm fotoğraflara gözümü kırpmadan bakıyordum. ellerimden ziyade kalbim titremişti. dudaklarımı dişlerken ağlamaya yüz tutmuş gözlerimi kolumun tersiyle sildim.

bizimkilere bir şey yazmadan telefonu kapatıp yatağımın üzerine fırlattım. karşımda duran aynaya baktığımda gözyaşlarım hızla salıverdi kendini.

acınası hâlime bir müddet ağlayarak baktıktan sonra özenle yaptığım saçlarımı hızla ellerimle karıştırıp dağıttım.

gözümün önünden gitmeyen fotoğraflar beni delirtiyordu. böyle bir şey mümkün bile değildi.

taehyung o.

kim taehyung.

benim biriciğim.

yapmazdı böyle bir şey,yapamazdı. o kadar engeli bir çırpıda devirecek adam bana bunu yapmazdı. bir sebebi olmalıydı değil mi?

evet, evet kesinlikle bir sebebi vardı.

yere oturup kafamı ellerimin arasına aldım. geçerli bir sebebi olsa bile kalbim cayır cayır yanıyordu.

o kız ona yakındı, fazlasıyla.

eli belinde.

belki de liseli bir ergenden sıkılmıştı.

düşüncelerim bana hiç yardımcı olmazken, zilin çalmasıyla irkildim.

"kızım arkadaşların geldi!"

babamın seslenmesi üzerine tekrar aynadan kendime baktım. sudan çıkmış balık gibiydim. kimseyle bu hâlde bu şekilde konuşmak istemiyordum, gelen lisa olmalıydı.

odamın kapısı yavaşça açıldığında kafalarını çıkaran üç kişiye baktım.

"tak tak biz geldik prenses."

tamam onların evime gelmesini beklemiyordum.

benden hâlâ ses çıkmazken odaya girip kapıyı kapattılar. hepsinden önce yanıma gelen yeonjun benim gibi yere oturup omuzlarımdan tuttu ve kendine çekti. sıkıca sarılması duygusal nitelikte beni etkilerken bende ona sarıldım.

diğerleri de bize katıldığında soobin saçımı okşamış ve rahatlayana kadar ağlamamı söylemişti.

ne kadar süredir burada bu şekilde birbirimize sarıldığımızı hatırlamıyorum ama yeonjun her zamanki gibi ortamı bozmuştu.

"götüm ağrıdı ve her yerim sümük oldu kalkın üstümden lan"

beomgyu kalkmadan yeonjun'un ensenine geçirmiş ve benimde kalkmam için elini uzatmıştı. aynı şekilde yeonjun da soobin'e elini uzatarak kaldırmıştı. ikili aralarında bizim anlamadığımız dil oluşturmuş gibi gözleriyle konuşuyorlardı sanki.

"siz ikiniz." parmağımı ikisi arasında gezdirdim.

"son birkaç gündür niye tuhafsınız?"

"şu an konumuz bu değil, yazdı mı taehyung iti?"

soobin'in aklıma getirmesi ile yatağın üzerindeki telefona uzandım.

mesaj atmış.

"mesaj atmış.."

soobin elimden telefonu alıp mesaja tıkladı.

thv:
güzelim
çok özür dilerim
son anda önemli bir iş çıktı
gitmek zorunda kaldım
ama söz telafi edeceğim

görüldü

kafamı uzatıp mesajı okumaya çalıştım.

"ne diyor, ne diyor?"

cigarettes & strawberries Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin