12

602 56 40
                                    


koltukla birleşecektim resmen. utanç seviyem beni yine deve kuşu olmam için zorluyordu. yanlış zamanda gelişim taehyung'un hayatını tamamen öğrenemesem de az buçuk bir şeyler anlamamı sağlamıştı. şimdi ise taehyung'un evinde oturmuş sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi bize süt ve kurabiye getirmesini bekliyordum.

ellerimle oynamayı bırakıp etrafa göz attım. bakış açıma yerdeki vazo kırıkları girince ayağa kalktım.

bunları temizlemezsem bu manyak kendini yaralayabilirdi. yerdeki büyük kırık parçalarını ellerimde biriktirip mutfağa doğru ilerledim.

tabağa kurabiyeleri koyan taehyung beni ve elimdeki camları görünce kaşlarını çatıp hızla yanıma geldi. "aklını mı kaçırdın? ellerini keseceksin, ben hallederim."

elimdekileri almaya yeltelendiğinde geriye çekildim. "sorun değil, hallettim sayılır." çöp olduğunu tahmin ettiğim kovaya ellerimdekini atıp taehyung'a kısa bakış attım. ardından salona ilerleyip yerdeki kalan küçük cam kırıklarını toplamaya başladım.

taehyung elindeki tepsi ile buraya doğru gelirken benim tekrardan kırıkları topladığımı görünce nefesini sesli bir şekilde verip tepsiyi masaya bıraktı. yanıma eğilip sitemle konuştu.

"sana ben hallederim demiştim." sesini kulağımın dibinde duymamla irkildiğimde avucumda topladığım cam kırıklarını sıkmıştım yanlışlıkla.

acı ile inlerken taehyung gözlerini büyütmüş hızla ellerimdekileri bırakmamı sağlamıştı. "cidden bir kere söz dinlesen, şaşarım."

acıyla yüzümü buruşturup sağlam olan elimle omzuna vurdum. "kulağımın dibinde konuşan sensin."

ayağa kalkıp bileğimden tuttu ve beni kaldırıp koltuğa oturttu. "bekle burada geliyorum." deyip yanımdan gitmişti.

buraya gelirken böyle mi hayal etmiştim ben?

yanaklarımı şişirerek avucumun içine baktım. çok fazla kesilmemişti, acımıyordu da. alışkındım sakarlığım yüzünden böyle şeylere.

duyduğum ayak sesleri ile boğazımı temizleyip taehyung'a döndüm. "çok acıyor." yüzümü buruşturup avucumu gösterdim.

endişe dolu bakışlarıyla yanıma oturup getirdiği ilk yardım çantasını açtı.

bu hâline gülümsedim. hep böyle olsa ne vardı sanki.

avucuma son olarak küçük bir bant yapıştırıp kafasını kaldırdı. gülümsememi gördükten sonra gözlerini kıstı. "hani acıyordu? ne diye sırıtıyorsun?"

omuz silkip arkama yaslandım. "öpsen geçer."

ilk yardım çantasını kaldırırken kafasını iki yana sallayıp güldü. gözlerim gülüşünde takılı kaldı. bir insan bu kadar güzel gülemezdi. kare gülüşü şu an ölüm fermanımdı. "iyi alıştın öpmeme ufaklık."

sesli bir şekilde ofladım. "başa döndük yine."

tepsideki kurabiye ve sütü işaret etti. "hadi ye de büyü."

sinirlenip ona döndüm ve omzuna geçirdim. kestiğim elimle vurduğum için anlık sızlayan avucum yüzümü buruşturmama neden olurken taehyung hızla elimi tutup avucumu üfledi.

üflemeyle geçiyordu zaten.

ardından suratıma bakıp nefesini yüzüme verirken avucuma küçük bir öpücük bıraktı.

ciddi söylüyorum yaralarımı öptüğü an geçiyordu, çiçek açıyordu resmen.

gülümseyip üzerine doğru eğildim. "ufaklık dediğin birinin lafını çok dinler oldun kim taehyung."

cigarettes & strawberries Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin