↯lisa'nın evinde oturmuş kafayı yiyorduk. ben duygularımın hangi raddede olduğu konusunda kafayı yerken o ise "sen yanmışsın, bitmişsin kızım" diyerek kafayı yiyordu.
kucağımdaki patlamış mısır kasesini masaya bırakıp kollarımı göğsümde bağladım.
"tamam dürüst olalım. taehyung'a karşı aşk beslemiyorum henüz ama ilgimi çektiği aşikar."
lisa yayıldığı koltuktan hızla doğruldu. "işte bu, biliyordum!" deyip ellerini birbirine çarptı.
gülümsemek istedim ama iç çekip dudak büzdüm. "lisa olmayacağımız o kadar belli ki, kader bunu göstermekten çekinmiyor."
kafama hafifçe vurup bana döndü. "sana konusunu diyorsan taehyung'un dediğini duydun, geçmiş geçmişte kaldı."
evet jungkook'un 'sana ile flörtleştiğini hatta gitmeseydi sevgili olacaktınız' demesi üzerine taehyung göz devirmiş hepsinin geçmişte kaldığını ona çok değer verdiğini ve arkadaşı olduğunu söylemişti.
bu bir nebze de olsa içime su serpmişti. ama jungkook ona inanmamıştı ve bunun imasını yapmaktan çekinmemişti.
"sevgilin beni hiç sevmiyor." yüzümü asıp söylediğim şeye lisa kahkaha attı.
"hayır seviyor, sadece sevgisini göstermiyor. emin ol orada söyledikleri senin ilerde üzülmemen içindi."
omuz silktim. "yarın geliyormuş. o zaman göreceğiz geçmiş mi değil mi diye."
lisa ellerimden tutup bana gülümsedi. "dürüst olacağım. sana'yı da tanıyorum, taehyung'u da. başta arkadaşlardı, hep birlikte takılırdık hep zaten. sonrasında bunlar bizden ayrı ikisi buluşmaya başladı. o sıralar da bariz bir şekilde flört ediyorlardı. sevgili raddesine gelir miydi ilişkileri bilemem ama taehyung duygularını bastırdı. şu saatten sonra olmazlar merak etme."
kafa salladım. ayrıca şöyle bi' düşününce kızın model olduğunu söylemişlerdi. yani ben kim? o kim?
daha fazla surat asmanın mânası yoktu. sırf kıza değer veriyor diye trip atarsam ben kaybederdim.
düşüncelerimden ayrılıp saate baktım. "konuşmak iyi geldi teşekkür ederim lisa. daha fazla geç olmadan gideyim ben artık. jungkook ile kalacakmışsın zaten, o gelmeden ben kaçayım."
ayaklandığımda lisa bana kapıya kadar eşlik etmiş çok düşünmememi yarın surat asmamamı tembih ederek eve girene kadar tavsiyelerini tekrarlamıştı.
derin bir nefes alıp kapıyı kapadım. ders çalışmaya başlamalıydım artık yoksa eksiklerim beni delirtecekti.
kendime hızlıca bir kahve yapıp odama yöneldim. çalışma masama kahvemi bırakıp ders notlarımı çıkardım.
bir yığın dolusu notlar çıkarken. iç çekip çıkardığım notlara baktım. şu an notları bırakıp uyuyabilirsin jennie diye beni vazgeçirmeye çalışan iç sesimle yatağıma bir bakış atıp kafamı iki yana salladım.
vazgeçmeden çalışmaya başlasam iyi olurdu.
➽
aradan geçen iki saatin sonunda belimin ağrısı ve gözlerim artık dayamazken derin bir nefes verip kalemimi bıraktım.
gözlerim uykusuzluktan yaşarmıştı. esneyip arkama yaslandım. uzun aradan sonra çalışınca beynim iflas ediyordu. şu düzeni oturtmam gerekiyordu.
kitaplarımı ve notlarımı toparlayıp çantama koydum. saat gece yarısını geçerken ayağa kalkıp yatağıma ilerledim. uyumayı planlarken evin kapısının kilit sesiyle duraksadım.