Yazardan...
Bir dakika bile gözlerini ayırmıyordu hasta yatağında acı çeken kadından. Ona dair her şey o kadar büyülü ve o kadar bakılasıydı ki bazen kendisi bile bu duruma şaşırıp kalıyordu. Öfkesi mesela, öfkesi bile bakılasıydı.
"Çok güzelsin"
Cevap alamayacağını bilerek ettiği iltifat bile yüzünü kızartmaya yetmişti. Ona dair çok fazla utandıran şey vardı. Normalde asla hatırlamayacağı bir anı ilişti beynine. Daha çok ufakken gittiği bir bayram gezmesinde saçlarını savura savura yanına gelip sürekli ellerini saçından çekmeyen bir kız çocuğu vardı.
"Anne saçları sarı bir çocuk bu aynı Miray gibi. Erkeklerin saçları da sarı olur mu. Ellemek istiyorum saçlarını"
Annesine sürekli küçük çocuğun saçlarını ellemek istediğini söylüyor küçük erkek çocuğundan aldığı red cevabıyla da azar yiyordu.
"Ne var ellesem saçını"
Annesinden yediği azarla kendisine sitem eden kız çocuğu aklına gelince tutamadığı göz yaşları yeniden alevlendi. Soğuk hastane odası bir sitemle yankılanıyordu.
"Neden izin aldın be kızım yolunana kadar sevseydin ya saçlarımı"
Şimdi verdiği izin bilseydi ki yıllar boyunca saçlarını yolduracak daha büyük bir mutlulukla haykırarak söylerdi
Nilay'dan...
1 yıl sonra
Siyah bavulun tekerlerinin zeminde oluşturduğu melodiye gülümseyerek etrafıma bakındım bir süre. Buralarda bir yerdeydi işte ama göremiyordum. O hiçbir zaman bavulumu taşıtmazdı işim var yalanına inanmazdım yani ama gelmese de ses etmezdim.
Koskoca bir yıl boyunca istisnasız her gün benimle Peter Pan izlemişti. Uzaktan uzağa çok tadı çıkmıyordu ama izlemişti işte. Aynı bölümleri izlemişti ses etmemişti, bazen bölüm sonu değerlendirmesi yapmıştı ses etmemişti, ben elbise karalarken beni izlemiş ses etmemişti. Ben İstanbul'dan uzaklaşmaya karar verdiğimde de buruk bir tebessümle nerede mutluysam orada olmam gerektiğini söylerken de ses etmemişti. Boş olan her vaktinde kilometrece yol çektiğinde de ses etmemişti. Kerem ben ne yaparsam yapayım sonsuz bir merhametle susmuş ve gülümsemişti. Ben ona bir kere havaalanına gelmedi diye ses etmezdim, edemezdim.
"Sürpriiizzz"
Herkesi es geçerek kendimi Kerem'in kollarına attım.
"Biliyordum geleceğini"
Saçlarımı koklayarak sarılıyordu, içine çekmek ister gibi, yüzyıllardır hasret kalmış gibi. Yangından sonra vazgeçemedigi bir huyu olmuştu bu; sürekli saçlarımı okşamak ve kokumu içine çekerek sarılmak.
"Off çekil Kerem biraz bizde görelim kızı"
Miray'ın oflamasıyla istemeye istemeye de olsa kollarından beni ayırmıştı. Miray, Burcak ve Miray'ın oflamasıyla onlara da sarılarak Barış, Tayyip, Yunus ve Mirza dörtlüsüne döndüm.
"Ne bakıyorsunuz öyle size sarılmayacağım sinirim halen daha dün gibi hakim"
Canım neden bilmiyorum ama iddia oynamak istemişti. Onlara danışan kafamı yani. Onlar yüzünden kaybetmiştim. Tabii sonra Kerem onları azarlamıştı.
"Olay zaten dün oldu Nilay"
Omuz silkerek "Ee bende aynısını dedim dün gibi hakim sinirim iki gün geçsin iki gün gibi derim"
Diğerleri oflasa da Mirza dayanamamış ve sarılmıştı. Kerem gözlerini devirse de bir şey söylememiş ve bavulumu arabaya yerleştirmeye gitmişti. Bende peşinden tabii.
"Beni ne kadar özledin Kerem?"
"Çooook"
"Çok ne kadar?"
"İddiada kaybettiğin kadar çok"
Ayaklarımı vura vura arabaya bindim. Bu lafını ben ona ödetirdim nasılsa sonra.
...
Üç gün sonra
Burçak'ın ısrarları sonucu yaptığımız mangal partisinden sonra onlarda kalmıştım. Giymem için bıraktığı pembe pijamaları da giydikten sonra uyumak için hazırdım artık. Saçlarımı açarken duyduğum sesle korkarak pencereye baktım.
"Kerem ne işin var orada senin?"
Soruma cevap vermemişti. Burçak ve Tayyip'in evi apartman olmadığı için merdivenle tırmanmıştım. İnanmıyorum gerçekten pes.
"Çok süslü laflar edemiyorum biliyorsun. Ben hayatımı ve saçlarımı sana adamaya razıyım Nilay. Benimle evlenir misin?"
Elinde tuttuğu kutuyu açarak içindeki yüzüğü bana doğru uzattı. Bir cevap bekleyen bakışları altında yüzüğü es geçerek dudaklarına uzandım. Başta şaşkınlıkla donsa da ardından karşılık vermişti nazikçe. Nihayet kendimi geri çektiğimde onun benden daha fazla afalladıgını farketmemle Kerem'in aşağıya düşmesi bir olmuştu.
Allah'ım gitti çocuk!
Aşağı bakarak lütfeder gibi"evet seninle evlenirim Çakma Potter" demis ve ardından kapıya doğru koşmuştum.
Kahkahalarıma uyanan Burçak bana deliymişim gibi bakarken daha hızlı koşmayı ihmal etmiyordum. Yazık sevgilime ya.
Bahçenin köşesinde oturmuş elinde yüzükle bekleyen sevgilime doğru koşarak hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim.
"Ee yüzüğümü tak"
...
The end...
Her an yanımda olan herkese teşekkür ederim bu da böyle bir hikayeydi işte
Not: ara ara özel bölümler gelecektir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakma Potter/Kerem Aktürkoğlu
FanficBelkide yıllardır beklediğim peter pan sensindir çakma potter:) Nilayın Peter Panı bulma hikayesini okuyacağız :)