"Freen?"
Abim bana baktı. Göz hareketleriyle Freen'i gösterdi. Ben hala inanamıyorum. Eğer Freen şuan buradaysa dün olanlar...?
Konuşurken sürekli benimle göz teması halindeydi. Bizimle çalışmanın heyecan vereceğini falan açıkladı. Konuşmanın sonunda birşey ekledi.
"Beni şuan Smile Company'nin sözcüsü olarak bilebilirsiniz, fakat bu organizasyondan sonra CEO ben olacağım. Ve az önce Bayan Armstrong'un yaptığı konuşmada da onun olacağını duydum. Umarım iyi geçiniriz."
Nereye gittiğini takip ettim. Bizim sağımızdaki masaya oturdu. Nam ve Heng ile göz göze geldik. Gruba mesaj attılar.
Üçlü olsun güçlü olsun 👊🏽😎
Nam: Freen'in yanındaki Jack değil mi? Çok yakınlar.
Heng: Evet o. Sevgililer zaten.
Ben: O da mı şirkette?
Nam: Lan salak hiç mi araştırmadın? Jack başka bir iş yapmak istediği için şirketi Freen'e devrediyor. Ah salak ah.
Heng:Yazmayı bırakın Jack konuşmaya çıktı.
Aşırı üzüldüm. Neden bilmiyorum ama içimde hala Freen'in böyle birşey yapmadığına dair bir his var. Sanki herşey bir anda o güne dönecek, havuzdayken hiç telefon çalmayacak gibi...
Jack: "Karımın dediklerini duydunuz. Ben başka bir işe odaklanmak istediğim için şirketten ayrılacağım ama konumuz bu değil......"
Karım? Ne? Beni bırakıp onunla mı evlendi? 4 sene içinde hemde? Gözlerim yaşlandı, hemen lavaboya koştum.
Kabinlerden birine girdim ve kapıyı kitledim. Çok zor nefes alıyorum. Tanrım neden böyleyim? Onu önemsememem lazım. Bir anda hayatıma tekrar giremez, hem kocası var.
"Becky? Sen misin?"
Freen mi bu? Burada ne işi var ki? Merakıma yenik düşerek kapıyı açtım. Ama karşımda Nam vardı. Ona sarıldım ve omzunda ağladım. Bir kaç dakika sonra kendime geldim. Ve konuştum.
"Nasıl kocası ya? Sevgili olduklarını zaten kabullenemiyordum bir de kocası çıktı. Nasıl böyle birşeye evet der?"
Nam beni teselli etti. Toplantı odasına tekrar geçtik.
Freen ile göz göze geldim. Tanrım ona bakmak çok zor. Her baktığımda hayatım gözümün önünden geçiyor. Özellikle aldattığını öğrendiğim zaman.
Toplantı bitti. Nam ve Heng'in bir kaç işi olduğu için onlarla takılamadım. Kafamı dağıtmak için sahile gitmeye karar verdim.
Bir kaç saat denizde yüzdükten sonra karnım acıktı. Snack bara gittim. Pizza yedim. Karşı masamda Freen ve Jack tam bana bakacak şekilde oturuyordu. Jack in kolu Freen'in omzundaydı.
Freen: "İnsanların içinde yapma."
Jack: "Anlaşmaya uymalısın yoksa annene söylerim."Neyi annesine söyleyecek? Ne anlaşması? Neler oluyor ya?
O sırada otelin görevlisi geldi ve bir duyuru yaptı.
"Gün batımında otelimiz güzel sahilinde minik bir organizasyonumuz var. Güzel içkiler, gösteriler ve şarkılar. Damınızı bulmak için damsız alıyoruz. Herkesi bekleriz."
Güzel gibi aslında. Tekrar içersen Freen'le konuşabilirim. Gidiyorum. Yemeyi bitirdikten sonra tekrar denize girdim. Açıkçası yalnız başıma yüzmek beni dinlendiriyor.
Gün batımına 1 saat kala odama çıktım. Duşa girdim ve rahatladım. Kocası var ve ben onu düşünüyorum.
Üstüme kısa, kırmızı bir elbise giydim. Açık alanda olacağımız için bir ceket aldım. Sahile tekrar indim ve Heng'i aradım. Nam hasta olduğu için hastaneye gitmişler.
Abim ve babam ise Jack ile toplantıdaymış. Abime özelden yazdığımda toplantıda Freen'in olmadığını söyledi. Bu güzel haber.
Sahildeki barda düzenleniyor. Bir koltuğa oturdum ve içki söyledim. İnsanlar yeni yeni gelmeye başlıyor. Gelen insanları incelerken Freen'i de gördüm. Beyaz bir crop ve siyah mini etek giymiş. Bacaklarını boydan boya süzdüm. Tanrım sen bana hakim ol. Düşüncelerim hiç iyi yöne gitmiyor. Kafamı salladım ve denizi izledim. Parti yeni başlıyor.
Çok güzel şarkılar çalıyor, çiftler dans ediyor. Ortam çok hoşuma gitti. Telefonumu çıkardım ve fotoğraf çekinmeye başladım. Birinin beni izlediğini hissediyorum. Yakamı biraz açtım ve telefonu üstten tuttum. İzleyen kişinin Freen olduğunu çok iyi biliyorum.
Story attım, arkaya şarkı olarak Boyfriend şarkısını koydum. Tanımadığım bir hesap storyime alev attı. Daha paylaşır paylaşmaz. Hesapta biraz göz gezdirdim. Takıl ettiği tek kişi benim, siyah arka planlı ve efektli bir profil fotoğrafı var. Yüzünü görmek oldukça zor. İsmi ise "Iwilltakeyou" yani seni alacağım demek.
Soru işareti attım. Sadece görüldü attı. Çok kafaya takmadım.
Masama bir adet sex on the beach (kokteyl) gönderdiler. Kimden olduğunu sorduğumda isminin gizli olduğunu söylediler. Freen'in masasına baktığımda o da aynısından içiyordu. Gözünde güneş gözlüğü vardı. Gün yavaş yavaş batmaya başladı.
Zaman geçti, masama Freen'in içeriklerinin aynısı gönderilmeye devam etti. Gün batımı güzel gözüküyordu. İskeleye gittim. Bir kaç insan daha vardı. Fotoğraflar çektim ve storyme attım. Aynı hesap sürekli alev atıyor. Hala daha umrumda değil.
Yorulunca yerime geri oturdum. Soluklanmam lazım. İyice kalabalıklaştı ve hava karardı. Freen yerinden kalktı ve bara oturdu. Barmenin kulağına birşey söyledi. Yanıma geldi ve elini uzattı. Herkes bize bakıyordu.
"Bayan Armstrong, bu dansı bana lütfeder misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN
Fanfictiebeckfreen sevenler için: Tayland'a yıllar sonra gelmiş bir kız ve kimliğini gizleyen üniversite öğrencisi bir ajan