Böyle bir kurgu yazmak istedim.
Ve yazıyorum.
Because, why not?Bölüm aralıkları belli değil. Yine de böyle bir kurgu için muhtemelen ilhamım yüksek olacaktır. Bu yüzden bölümleri yayınlamaya başlıyorum.
Şu anlık taslaklarda devam ettiğim birkaç kurgu daha var. Ama bu kurguyu paylaşmak istiyorum özellikle. Okunur mu okunmaz mı emin değilim. Yine de okuyan birkaç kişi olursa bile yazmam için moral olur.
Her neyse yeni kurgu h.o.
İyi okumalar.Yattığım yerde, kulaklarımdan hızla tutulup çekilmemle uyandım. Acıyla bağırsam da umursanmadım. Uzun kulaklarımı sıkıca tutan adam, beni çekiştiriyor, yerde sürüklensem de bırakmadan odadan dışarı çıkartıyordu.
Gözlerim doldu. Yine bir şeyler enjekte edeceklerdi bana. Bedenim almıyordu artık. Kanıma enjekte edilen ilaçlara karşın midem yemek almıyordu. Her yediğimi kusuyordum.
Beni çekiştirerek yine deney alanına getiren adam, koltuk altlarımdan tutup zayıflamış bedenimi dişçi sandalyelerinden -sanırım öylelerdi çünkü yakalanmadan önce birkaç kere dişçiye gitmiştim- birine savurdu.
Kollarımı hızla kolçaklara bağladılar. Kulaklarım korkuyla başımın iki yanına düştü. Dolu gözlerimle etrafı inceledim. Kuyruğum, bedenimin altında kaldığı için bir ağırlıkla ezilirken onun acısını bile şuan arka plana atıyordum.
"Selam, Jungkook. Bugün nasılsın bakalım?" diye konuşan, sesine aşina olduğum ama adını ve yüzünü bilmediğim kadın tekerlekli sandalyesini sürükleyerek yanıma oturdu. Elindeki enjeksiyonu kontrol ediyordu.
"İyiyim, efendim. Sadece yorgunum." dedim titreyen bir sesle. Ağlamak üzereydim. Her zaman aynı korkuyu yaşamak çok zordu.
"Tamam. Sorun değil. Yine yemek yemiyor musun?" dedi maskesinin altından boğuk sesle.
"Yesem de kusuyorum, efendim." dedim mırıltıyla. Bu arada enjeksiyonu koluma yaklaştırdığında ağzımdan bir hıçkırık, gözlerimden birer yaş dökülmüştü.
Sadece kafasını sallayıp dediğimi onayladı. Ardından iğne, delik deşik olan ve iyileşemeyen kolumda yeni bir delik daha açarak bedenime saplandı.
Enjeksiyondaki sıvıyı yavaş yavaş kanıma enjekte ederken hissettiğim acıyla bağırdım. Bu seferki acı daha fazlaydı. Dozu sürekli arttıyorlardı.
Enjeksiyonun içindeki sıvı tamamıyla boşaldığında hıçkırarak ağlamaya başlamış, damarlarımda gezinen sıvı kalbime ulaştıkça göğsüm ağrımaya başlamıştı.
"Çok acıyor, efendim."
Kısıkça mırıldansam da kadın beni umursamadı. Ben oturduğum koltukta deli gibi ağlarken yine yok sayıldım. O acıma rağmen kollarımı açtılar, düşürdüğüm tavşan kulaklarımı zoraki tutup tekrardan çektiler.
Bedenim, kanıma karışan ve ne olduğunu bilmediğim sıvı yüzünden aniden güçsüz düştü. Gözlerim karardı. Yürümeye çalıştığım bacaklarım boşaldı. Bedenim yere düşerken en son hislediğim şey, kulaklarımı daha sıkı tutup beni yerde sürükleyen adam yüzünden canımın yanmasıydı.
🐾
Her bir tarafımın uyuşukluğunu hissetmemle acıyla mırıldandım. Göz kapaklarımı yavaşça araladım. Yine kendi kafesimdeydim. Evet, hepimizi aynı odada ama farklı kafeslerde tutuyorlardı.
İki yanımdaki tavşan kulaklarımın dipleri sızlıyordu hâlâ. Öyle ki onları kaldırmaya çalışmadım bile. Bedenimi doğrultup boyumun yarısı kadar olan kafeste oturur pozisyona geldim. Ki anında kendi kafesimin karşısındaki kafeste, bana endişeyle bakan sarı saçlı çocuğu görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...