YETTİM! GÜN BİTMEDEN BÖLÜMÜ GETİRDİM. OHEY OHEEEYYY👀
"Ne var yine?"
Bıkkınca bağlandığım yerde kıpırdandım. Karşımdaki kadın elindeki şırıngayı ve içindeki iğrenç sıvıyı kontrol ediyordu.
Evet, yaklaşık beş dakika önce yine sürüklenerek deneylere getirtilmiştim. Tamamen kıyamet gibiydi. Hele gelenler, yine kulaklarımı tutarak çekiştirdiğinde canımın yandığını söylememle Taehyung dellenmiş ve canımı yakmamaları hakkında bağırmıştı.
Bu sırada ise beni odadan çekip çıkarttıkları için arkamda sadece Taehyung'un bağırışı kalmıştı.
"Bu enjeksiyon, ya göz kenarlarındaki şu iğrenç siyahlıkları düzeltecek ya da tekrar çürük çıkacak ve herhangi bir derinin siyaha boyanmasına neden olacak." dedi kadın umursamazca "Bu önemli bir deney. Bu yüzden gözlem altında olacaksın. Yarına kadar odaya dönmek yok. Seni özel olarak inceleyeceğim."
"Ne?" Korkuyla mırıldanıp oturduğum yerde hareketlenmeye çalıştım. Ama bileklerimi ve kulaklarımı bağladıkları için hiçbir işe yaramıyordu. "Hayır. Yapmayın. Ne olur, zaten tüm çürük çıkma ihtimallerini benim üzerimde deniyorsunuz. Ölmek istemiyorum, yapmayın!"
"Ölmeyeceksin. Bu deneyin öldürme olasılığı az. Ayrıca evet, sadece sana kullanıyoruz bu çürük çıkma ihtimalli ilaçları. Çünkü sen bizimsin. Yıllarca biz baktık sana." dedi kadın şırıngayı boynuma yaklaştırarak. Gözlerim doldu, taştı. Ağlamaya başladım.
"Hayır. Yapma. Yapma lütfen! Simsiyah olacağım sizin yüzünüzden!" dedim iğnenin boynumdaki deriyi aşıp kaslarıma enjekte edildiğini hissederken.
"Beyaz tavşanlar olduğu kadar, siyah tavşanlar da vardır. Üzülme." dedi kadın, olağanüstü bir umursamazlıkla. İğnenin verdiği acıyla hıçkırarak ağlamaya başladım.
Çok acıyordu. Tüm kaslarım kasılıyordu.
Kendi kendime mırıldanırken bilincim gidiyordu. Gözlerimin önü kararmaya başlıyordu. Ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da sanki bayılmaya mecbur gibi hissediyordum.
"Deneyin içinde uyku ilacı da vardı. Uyu. Uyu, Jungkook." dedi kadın. Ve son duyduğum onun sesi oldu.
🐾
Acıyla yattığım yerde kıvrandım. Yanımda bağıran bir ses vardı. Kulaklarım çınlıyordu. Sesi algılıyordum. Ama anlamıyordum.
Gözlerimi aralamaya çalıştım. Hissettiğim acı yüzünden inledim. Hiçbir yerim bağlı değildi, bunun farkındalığıyla iki elimi yere dayadım. Bulanık görüşüme inat yattığım yerde doğrulmaya çalıştım.
"Şşş. Diğer melezi uyandırdın." dedi aşina olduğum o kadın sesi. Bakışlarımı sese çevirdim.
Bayılmadan önce yattığım koltukta şimdi başka bir melez vardı. Domuz meleziydi. Küçük bir kızdı. Tahminimce, on sekiz yaşında. Bağırarak ağlıyordu. Bir kolunda serum varken elinde matkap olan kadın, kızın kafasının arkasındaydı ve kafatasını delme sesleri geliyordu. Bir sürü alet vardı etrafta.
"Ne- Ne yapıyorsunuz?" Yattığım sedyeden ayaklarımı sarkıtmak için hamle yapamadan bedenimdeki uyuşuklukla tekrar sedyeye düştüm. Ama bakışlarım melezdeydi.
"Canım yanıyor! Tavşan, bir şeyler yap! Kafam acıyor!" Canı çıkarcasına bağırıyordu ve göz bebekleri geriye doğru kayıyordu.
"Ben..." Konuşmaya çalıştım. Ama ölüyor gibi hissediyordum. Her yerim uyuşuktu.
"Yardım! Yardım et- edin!" Kız, benden bir yarar gelemeyeceğini anlamış gibi tekrar bağırmaya başladı.
Bok gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...