"Sikeyim."
Nefes nefese kapıdan içeri giren Yoongi'ye baktık. Tüm bedeni titriyordu. Öyle ki o kapıdan girdiği an kapı üzerimize kapanmış ve Yoongi dizleri üzerine düşmüştü.
"Yoongi!" diye bağırdı Taehyung. Ama o bizi duymuyor gibiydi.
Hepimizin kapıları açıldı aniden. Her hafta, bir gün açıyorlardı kapıları. Birbirimizle zaman geçirmemiz için -ve tabii kafayı yememizi engellemek için.
Herkes hızla kafeslerinden çıktı. Yoongi'ye ilerledik. İkiz maymun melezler kafeslerin üzerinden zıplayıp Yoongi'nin yanına vardılar. Taehyung da hızla diz çöktü yanında. Omuzlarına sarıldı sıkıca. Titremesini durdurmak ister gibi sıktı.
Bu arada Jimin'de, Yoongi'nin eğilmiş kedi kulaklarını okşuyor, arada yumuşak saçlara öpücük bırakıyordu. Gözleri dolmuştu.
Bir sürü kişi Yoongi'nin etrafındaydı. Artık hepimiz, birimize bir şey olacak diye endişeleniyorduk.
"Yoongi, kendine gel. Bana bak." Taehyung, Yoongi'nin yanaklarını tutup yüzünü kaldırdı. Gördüğümüz görüntüyle bazıları arkasını dönüp ona bakmazken bazıları şaşkınlık nidaları koparmışlardı.
Sağ gözünün beyazı sarılaşmıştı ve göz bebeği kırmızı görünüyordu.
"Enjeksiyonu gözüne yapmışlar," dedim hızla. Taehyung'un korku dolu bakışları bana döndü. Ve tekrar kedi meleze baktı. Daha önce buna benzer vakalar olmuştu. Bu yüzden biz çok tepki vermesek de Taehyung hayrete düşüyordu.
"Mola bitene kadar kendine gelir. Kafesine yatırın onu." dedi Hoseok orantısı küçük burnunu oynatarak.
Taehyung hızla kucakladı melezi ve kafesine ilerledi. Onu kafesine yatırdığında Yoongi hızla uyku pozisyonuna geçmişti. Jimin ise minik cüssesini Yoongi'nin yanına yerleştirmiş, saçlarını okşamaya devam etmişti.
Alt dudağımı ısırıp onları izledim bu süreçte. Yoongi'nin yanına gidemezdim çünkü bu olaylar çok hassaslaştırıyordu. Ağlamak istemiyordum.
Omuzlarıma sarıldı biri. Alpeka meleziydi bu. Sıkıca sarıldı ve ensemi tutup omzuna koydu. Bende belini sarıp burnumu çektim. Onun bedenine göre minik duruyordu bedenim.
"Jin, hepimizi öldürecekler mi sence?" diye mırıldandım Yoongi'ye bakarken.
"Bilmiyorum Kook, bilmiyorum." dedi derin bir nefes vererek.
🐾
Herkes sessiz sedasız ya oyun oynuyor ya da fısıltıyla konuşuyorlardı. Mola, yaklaşık üç saat sürüyordu. Şimdiden bir buçuk saati geçmişti muhtemelen. Ama pek emin değildim.
Sırtımı kapının yanındaki duvara yaslamıştım. Sakince dinleniyor, kulaklarımı, kuyruğumu ve bacaklarımı esnetiyordum. Kafeste iki büklüm kalmak yoruyordu.
Yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Gözlerimi kısıkça açıp başımı ona çevirdim. Taehyung'du. O da kafasını bana çevirdi. Omzu omzuma dokunuyordu ve kaplan melezi olması yüzünden benden daha kalıplıydı.
"Nasıl dayanıyorsunuz?" dedi "Arkadaşlarınızın sürekli acı çekerek gelmesi..." Daha konuşmamıştı.
Derin bir nefes verip kafamı duvara yasladım ve yukarı kaldırdım. "Dayanamıyoruz. O yüzden bu haldeyiz." dedim mırıltıyla. Hiçbirimiz acı çekenlerin yanına gidemiyorduk. Sadece Jimin, ne olursa olsun Yoongi'nin yanına gidiyordu. Ona ayrı bir sevgi besliyordu sanki.
Taehyung hâlâ bana bakıyordu, farkındaydım. Ama ben ona bakmadan sadece tavanı izliyordum. Suçlular gibiydik, dışarıyı göremiyorduk.
Kemikli eli aniden saçlarımı buldu. Kulaklarımın diplerini ve saçlarımı yavaşça okşuyordu. Kaşlarımı açtıp gözlerimi kapattım. Dudaklarım aralandı. Kulaklarımın okşanması her zaman iyi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...