Soğuk su tenime değdikçe ürperiyordum. Yine de ilk soğuk suyla duşum değildi. Doğrusu hayatımda en fazla iki yıl sıcak suyla duş almıştım. Öncesi ve sonrası soğuk suylaydı, ya da yağmur suyuyla.
Duşumu zoraki tamamladım. Maalesef ki şampuanın son kullanım tarihi geçmişti. Bu yüzden saçlarımı ve kulaklarımı sadece suyla yıkamıştım. En azından kirinden arınmıştı, yani öyle umuyordum.
Gördüğüm lavantalı duş jelinin ise tarihinin geçmesine daha iki ay vardı. Fırsata çevirip onu aldım ve her yerime sürdüm. Güzelce temizlenmenin ardından vücudumu esiri altına alan titremeyle bornozumu giyinmiş, dizlerimin altına gelen ve kolları uzun gelen bornozla birkaç saniye bakışmıştım.
Dudaklarımı büzüp kabinden çıktım. Lavobanın üzerindeki tozlanmış aynanın önüne geçtim. Küçük bir aynaydı ama iş görürdü. Ki kendimi gördüğüm gibi kıkırdamaya başlamıştım çünkü bu bornozun bedenime uygun olmadığına emin olmuştum. Kulaklarım iki yanıma eğikti. Kuyruğum ise bornozun altında ısınıyordu.
Titredim. Öyle titredim ki canım yandı. Yanaklarımı şişirip kabinin içinde bulup duş almadan önce yıkadığım ve neredeyse kurumuş olan terliklere koştum. Ayaklarımı dolaptan aldığım bir havluyla kuruttum ve siyah terlikleri giydim.
Sonra ise hızlıca banyodan çıktım. Yatağın üzerinde yatan meleze baktım. Benim çıktığımı duyduğu gibi doğruldu. O beni şaşkınlık ve gülme arası bir yüz ifadesiyle süzerken yanına vardım.
Ellerimi kapatan bornozu çekiştirdim. "Bu bana çok büyük geldi, Taehyung." dedim dudaklarımı büzerek. Rahatsızca, su yüzünden ağırlaşmış kulaklarımı oynattım.
Beni süzmesi bitmiş olmalı ki güldü ve ayaklarını aşağı sarkıttı. Kuyruğunu bol bornozdan belime sarıp bacaklarının arasına çekti beni. Kollarını kaldırıp bornozun şapkasını kafama geçirdi. Gözlerim kapandığı için kafamı kaldırıp aşağıdan ona bakmaya çalışsam da izin vermemiş, saçlarımı kurulamaya başlamıştı.
"Jungkook. Sen nasıl bir varlıksın, Tanrı aşkına. Delirteceksin beni." dedi gülerek. Kaşlarımı çattım. Yine de bir şey söylememiş, işini yapmasına izin vermiştim.
Saçlarımı kuruttuğuna emin olunca şapkayı geriye itti. Kulaklarımı diktim hemen, böyle daha iyiydi. Şapkanın ağırlıyla sol omzum da aşağı açıldı. Açıkta kalan tenime kaydı gözleri, yutkunduğunu gördüm. Kulakları hafifçe eğildi.
Kuyruğunu belimi daha sıkı sardı, ki farkında mıydı emin değildim. Beni kendine çekti. Yüzü benden aşağıda kaldığı için kafamı aşağı eğdim. Yüzüme bakmadı. Kafasını yaklaştırıp açıkta kalan omzuma minik bir öpücük bıraktı.
Şaşkınlıkla nefesimi tuttum. Siktir, dudaklarının hissi karnımı ağrıtmaya yetmişti. Ayrıca kalbim resmen şaha kalkmıştı. Öyle hızlı atıyordu ki kaburgalarım acıyordu.
Ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Uzaklaşmadığı tenime tekrar dudaklarını bastırdı. Onun gözleri işini yaptığı tenimdeydi, ben ise onu izliyordum. Dudaklarını yavaşça gerdanıma getirdi, oradan boynuma dokundu. Aniden hissettiğim yoğunlukla gözlerimi kapatıp dudaklarımı araladım ve kaşlarımı çatarak başımı hafifçe geriye attım.
Taehyung kıkırdadı. "Boynundan hassassın." dedi eğlenir bir şekilde. Cevap vermemi beklemeden boynuma öpücükler bırakmaya başladı. Omuzlarını sıktım. Arada derimi dudaklarının arasına kıstırsa da hemen vazgeçiyor ve geri bırakıyordu.
Yutkundum. Kulaklarımı oynatıp duruyordum. "Taehyung," dedim mırıltıyla. Sesim aşırı boğuk çıkmıştı. Sanırım cidden de boynumdan çok etkileniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...